• Chihayafuru - İnceleme


     

    2006 yılında yayınlanmasına rağmen günümüzde bile hala fazla sayıda hayranı bulunan Josei klasiği Nana'nın yönetmeni Asaka Morio'nun, stüdyosu Madhouse'un, karakter tasarımcısı Hamada Kunihiko'nun yeniden bir araya geldikleri Chihayafuru asla Nana gibi romantik yanı ağır basan bir anime değil. Zaten böyle bir çabası da kesinlikle yok fakat Nana'nın karakterlere ağırlık veren, "iki boyutlu insanlar" yaratan yapısı kesinlikle Chihayafuru'nun da en önemli özelliği olarak belirginleşiyor.

    Japon tarihinin zenginliklerinden biri olan karuta oyununun seri boyunca nasıl bir spora dönüştüğünü takip ediyoruz. Çocukluk arkadaşı olan Chihaya, Arata ve Taichi'nin bu spora olan ilgileri ön plana çıkarken maçlarda kullanılan teknikler, rakibe göre değişken stratejiler, kazanmaya götüren detaylar bu süreçte işlenmeye devam ediyor. Seriye adını veren Chihaya'nın etrafına yaydığı ışıkla aydınlattığı diğer karakterleri tanıma fırsatına erişiyor, onlarla sevinip onlarla üzülüyoruz.

     

    Fakat animenin tamamında asla özdeşleşme fırsatı sunulmuyor. Karakterlerini gerçekçi durumların içine sokan seri onları asla kahramanlaştırmıyor, gereğinden fazla yüceltip haddinden fazla kötülemiyor. Gerçekçiliği sonuna kadar kullanan Chihayafuru izleyicide oluşabilecek suni toz pembe havayı mütemadiyen temizlemeye çalışıyor. Hiçbir zaman izleyicinin beklentisi gerçekleşmiyor, kaprisleri tamah edilmiyor.

    Öte yandan böylesine gerçek bir atmosfer yaratan Chihayafuru'nun süresi oldukça kısıtlı. 25 bölümü biraz bonkörce harcayan seri çok geniş kadrosundaki karakterlerin hak ettikleri gelişimi göstermekte tembellik ediyor. Maçların büyük bir yer kapladığı animede karuta sporuna neredeyse oynayabilecek kadar hakim olan izleyici, karakterlere ise aynı derecede hakim olma şansı bulamıyor. Yine de geldiği noktaya kadar yılllardan beri özlenen, kaldığı noktayla ise özlenmeye devam edecek bir anime Chihayafuru.
     

    DVD satış rakamlarının can verip infaz edebildiği bir sektörde 25 bölümde gelinen nokta Chihayafuru'yu öksüz bırakmış gibi görünebilir. Daha anlatılacak, izlenecek... yaşanacak çok fazla konu var. Fakat söz konusu stüdyo Madhouse olduğu ve daha önce de aynı koşullar altında farklı serilere ikinci sezonu çok görmedikleri için bu satış rakamlarının pek bir kıstas teşkil etmeyeceklerini düşünmek o kadar da hayalperestlik olmaz.


    2. sezonun çekileceği duyuruldu!

    1 Görüş:

    1. Tadı damakta kalan bir seri. Karuta'nın, bir spor olduğu tereddütünden ne kadar zor olduğu düşünce kıvamına getirdi izlerken bizleri. Saçmalamadan, kişiliklerin karakterler üzerine bu kadar duru ve güzel yansıtıldığı yapımlar zor çıkıyor. Zaten bunun için bu kadar kıymetli Chihayafuru.

      Seriyi, yorumlarınla birlikte zevkle takip ettim dostum, klavyeye vuran parmaklarına sağlık...

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi