• 2013 Güz Panorama


    Kill La Kill hariç hiçbir seriyi tek tek yazmaya pek zamanım olmadığı için şimdiye kadar izlediklerimi şöyle bir toplayayım istedim; ikinci veya üçüncü sezonlarına başlayan serileri tekrar yazmadım çünkü birçoğunun ya evveliyatına hakim değilim ya da ikinci sezonda yaptıkları farklı bir iş görmedim.

    Genel olarak sezon vasat, Kill La Kill hariç sıradışı bir anime görmedim. Sezona tam bir denge hakim. Bazıları iyi, bazıları vasat, bazıları kötü. Aralarında ne çok kötü ne de çok iyi var... Kill La Kill hariç.

    Geri kalanları izledikçe başlığı da güncellerim.

    Fragman ve konu özet linklerinin bulunduğu sezon rehberi burada.





    Nagi no Asakura: P.A. Works sevdiğim bir firma, hem zaten GITS bünyesinde çalışmış insanlar ne kadar kötü olabilir ki! Hanasaku Iroha güzeldi, Another harikaydı, Tari Tari ve RDG idare eder, Uchouten Kazoku ise muhteşemdi. Nagi no Asakura ise Hanasaku ve Tari Tari ayarında bir anime. Yine lise çağındaki ergenleri yine stüdyonun kendine has parlak animasyonuyla anlatan zararsız bir slice of life. Hikayedeki fikir ilginç, pek denenmemiş bir tema. Sadece romantizme takılmazsa insanlığa dair bir söylem de geliştirebilir.



    Non Non Biyori: Bazı serileri uykuluk olarak kullanıyorum. Gece gözlerim kapanmaya yakın, kafam yastıkla bütünleşmişken bir anime ile uykuya daldığım çok oluyor. Folktales From Japan bir senedir bu işi iyi görüyordu ama OP'de nano.ripe'in olduğu, nefis köy havasının tüm atmosferine yayıldığı ve komedisinin de ilk bölümden hoşuma gittiği Non Non Biyori yeni uykuluğum oldu. Sevilesi kızlar, pastoral bir ortam, fena halde dışlanan bir erkek karakter, iyi komedi, dingin tempo.



    Yowamushi Pedal: Ippo'nun temposu aşırı hızlıydı, Dia no Ace eh işteydi, Kuroko bu sezon belki ilk basketini atar (oranlar altta) ama en az bilinen Yowamushi Pedal aralarında en iyi başlayan spor animesi oldu. Başkarakter Onoda'yı sevdim. Ezik bir otakudan omuzlarda taşınan burnu havada bir şampiyona transforme olmayacağını umuyorum. Profesyonel yarışçı ile nasıl aşık atabileceği de gayet makul bir şekilde açıklandı. Elbette Onoda başarılı bir bisiklet yarışçısı olacak fakat shounenlerde gözümüze sokulan power up anları sanki hiç olmayacak gibi.





    Dia no Ace: Madhouse ve Production I.G. aynı projede çalıştığı için beklentim haliyle çok yüksekti. TV sektörünün iki baba firmasından bu kadar vasat bir animasyon görmeyi hiç ummuyordum. Anime 7 senedir devam eden ödüllü bir mangadan uyarlanıyor ama ilk bölüm itibarıyla başkarakter tipik bir shounen shouneni; yani yetenekli olduğu alan hariç bayağı bir avanak. "Birlikte başarabiliriz, sıkı çalışalım, beni yenebilirsin ama mağlup edemezsin" duyana kadar izlerim... ve eninde sonunda duyacağımı biliyorum.


    Golden Time: Çok sıradan. Animasyonu sıradan, konusu sıradan, komedisi sıradan, karakterleri sıradan. Eh, doğal olarak J.C. Staff.


    Meganebu!: Otun bokun dizisi çıkarsa hipster gözlüklerin de animesi çıkar. Ez cümle ile fikir kalmadı, biz de böyle konsept serilere yöneldik desinler canımı yesinler. Karakterlerin (biri hariç) tamamının safsalak olmalarından doğan komedi fena değil ama kabul edelim ki gözlüklü erkeklere zaafı olan kadınlar için yapılmış bir anime. Studio Deen yaptığına göre animasyon da belli bir çıtanın üstünde seyredecek ama şuna adım gibi eminim ki Meganebu! bekleneni aşan bir başarı sergilerse 2-3 sezon sonra J.C. Staff'ın hipster tekstilini anlatan bir anime yapacağı garanti.

    Samurai Flamenco: Manglobe nihayet dating sim uyarlamalarından yakasını sıyırıyor. Arka arkaya harem seriler yapan bir firmanın vakti zamanında Ergo Proxy, Samurai Champloo, Michiko to Hatchin üretmiş olmasına inanmak güç... aslında tam tersine inanmak güç ama bu sektöre 2000'lerin ortasından beri para yön verdiğine göre çok da şaşırmamak lazım. Seriden daha az cafcaflı bir Tiger&Bunny havası aldım. Kahraman olmak isteyen ama hiçbir süper gücü olmayan, sigara içilmeyen yerde sigara içenleri yola getirmeye çalışan bir delikanlımız ve ona yardımcı olan ağır abi polis memurumuz var. Naif, zararsız bir seri intibası yarattı; öyle aman aman bir hikaye anlatacağını düşünmüyorum.




    Aoki Hagane no Arpeggio: Aslında konusu çok ilginç. Apokaliptik bir dünya, hiçbir ülkenin birbiriyle iletişimi yok, tüm denizler bir filonun hakimiyetinde, insanlar kurtuluş peşinde. Peki animasyonun full CGI olması ne iş? Eyvallah, Sanzigen düşük bütçeli bir firma ama Black Rock Shooter'da 8 bölümle sınırlı kalıp bu dezavantajı lehine çevirmişti. Üstelik BRS hikaye olarak CGI'a çok uygundu. Arpeggio'da ise belli bir dramatik altyapı hazırlanmış, karakterlerin diyalogları gemilerin çarpışmalarından daha ön planda. Hiç değilse o durağan sahnelerde elle çizime dönülseymiş.


    Kyoukai no Kanata: KyoAni'den nefret etmiyorum da neden o animasyon kalitesine biraz da olsa denk düşecek bir metin yazarları yok? "Gözlüğün bu kadar yakıştığı biri intihar etmemeli." Zeka sınırlarını zorlayan bu cümle serinin açılışında kullanıldı. Daha sonra Mirai'nin Akihito'yu takip ettiği sahnede süreklilik hatası vardı. Kız sağındaki dolaba tosladı ama sonraki geniş planda kızın yürüdüğü koridorun sağında ufak bir platform olduğu gösterildi. Şu tweet stüdyonun hali pür melalini ortaya koyuyor. Ölü doğanlar vol. 14435 by. KyoAni


    Log Horizon:
    - Dostum, oyunda mahsur kaldık.
    - Ha, sorun değil, nasıl olsa çok sık başımıza gelen bir olay, o yüzden bunu hiç dert etmeyelim, ilk bölüm boyunca lafını bile etmeyelim ve exp. toplamaya kasalım. Hacı zaten bu animede MMORPG anlatıyoruz, seyirciler yaptığımız veya yapmadığımız her şeye bizim yerimize bir kulp takıştırırlar. Raad ol!

    İlk bölümün tamamen bir troll bölüm olması tek dileğim.


    Sekai de Ichiban Tsuyoku Naritai!: "Neden koca göğüslü idollerle kendimizi sınırlayalım ki? Bunları güreştirip bir de acı çekmelerini sağlayabiliriz. Serinin açılışına hatunun çığlık atmasını koyarız, ilerleyen haftalarda işin içine yağ falan da soktuk mu al sana legal hentai. Ama banyo yaparken memişleri gözükmesin diye ekranı kaplayan şuaları unutmayalım."

    Kendinize bir iyilik yapın ve porno izleyin.

    2 Görüş:

    1. açıklamalar için teşekkürler....biraz daha seri tanıtım olsa keşke :)

      YanıtlaSil
    2. "KyoAni'den nefret etmiyorum da neden o animasyon kalitesine biraz da olsa denk düşecek bir metin yazarları yok?" hiçbirşey yazmasan bunu yazsan yeterdi. KyoAni bu tutumunu değiştirmediği sürece hayatım boyunca kendime soracağım soru.

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi