• Pukapuka Dudu



    Young Animator Project'in 2011 yılındaki yapımlarından biri olan Pukapuka Dudu projedeki genel tona uygun bir biçimde yine çocuklara yönelik hazırlanmış bir anime. Animasyonu hiç bilgisayar efekti kullanılmamış bir Pixar yapımı kadar kaliteli (hatta sırf çizim olduğu için daha da kaliteli). Diyalogları ve seslendirmeleri hiçbir muğlaklığa yer bırakmayacak kadar net. Konusu da hem bir heyecan yaratacak hem de gereken mesajı verebilecek kadar zararsız bir fantezi.

    Daha önce pek çok verdiği sözü tutamamış babasıyla denize gideceği için evde büyük bir sevinçle koşturan küçük bacaksız Mika bir gün önce annesiyle aldığı şişme dugong ile yerinde duramamaktadır. Tam arabaya bindikleri sırada gelen telefonla babası tarafından hayal kırıklığına uğratılan Mika, annesinin doldurduğu şişme havuzla yetinmek zorunda kalırken içi geçer ve uyuyakalır. Sonrasında ise bir çocuğun zihninde yarattığı fantezide, babasına karşı duyduğu sevgi naif ve eğlenceli bir mini macerayla bizleri karşılar.

    Projedeki yapımların yazılı olmayan belli bir dağılıma göre seçildiğinden artık bahsetmek mümkün gibi. Doğrudan çocuklara yönelik iki, yetişkinler için de bir eser mutlaka bulunurken o yılki projenin dördüncü animesi ise bu iki profilin tam arasında kalıyor. Buta ve Dudu ile çocuk kontenjanı doldu, Wasurenagumo ile yetişkin kotası zaten aşılmıştı, Shiranpuri'nin nasıl bir ortalama çizeceğini merak ediyorum.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi