• Shiki - 21.5



    Keşke başka bir şey isteseymişim! Dualarım kabul oldu! 2. OVA çıkalı neredeyse 1 ay kadar olmuş ama ben ıskalamışım. Olsun, seri finalinde istediğim bölümü OVA'ya dahil etmişler ya gerisi önemli değil. Benim o zamanlar vampir olarak yaftaladığım Maeda Motoko'nun aslında vampir olmadığı ama serinin birçok kilit noktasında büyük rol oynadığı anlaşıldı. Hem de nasıl bir performansla!

    Son derece evhamlı bir anne olan Motoko, iki çocuğunu her türlü tehlikeden korumaya çalışmaktadır. Gittikleri okul, yakınlarında olmasa bile onlara otobanda oynamamalarını tembihler. Sakınan göze batacak çöp ise yakındadır. Tatsumi'nin gevrek sırıtışıyla birlikte Kirishiki ailesi kasabanın üstüne çöküverir. Bu noktadan sonra Motoko'nun önce kayınpederi, sonra kocası, akabinde kızı ısırılır. Aklını kaybeden genç kadın bir suçlu arar... ama bulana kadar yaptıklarıyla kanımızı dondurur.

    Shiki muazzam bir anime. Artık rahatlıkla böyle büyük kelimelerle konuşabilirim. Bu iki bölüm (20,5 ve 21,5) OVA'ların ne kadar güçlü olup seriye nasıl etki edebileceklerinin en net göstergesi. 22 bölüm boyunca tecrübe ettiğimiz hikayeye nasıl farklı açılardan yaklaşılabileceğini kanıtlıyorlar. Bu da yetmezmiş gibi o anlatılan hikayedeki bazı ufak ayrıntıları gün ışığına çıkarıyorlar. 21,5'tan sonra seri finalindeki o devasa yangının nasıl başladığını, restoran işleten Kanami'nin ve annesinin başlarına neler geldiğini anlayabiliyoruz. Hepsinden önemlisi de 19. bölümdeki kısacık ama dehşet verici sahneyle bile tüylerimizi diken diken eden Motoko'nun karakter gelişimini tamamlayabiliyoruz.

    Ben şu anda bu serinin 2. sezonu bir an önce çekilsin diye yalvarma noktasındayım. Neredeyse 50-60 kişilik karakter kadrosunu hiç tökezlemeden, birbirine dolandırmadan anlatan Amino Tetsurou'nun rahatlıkla en titiz çalışması, müzik ve animasyon departmanlarıyla seriye bambaşka bir hava katan Daume firmasının açık ara en başarılı projesi. Hala izlemeyenlerin de 2010'a dair en büyük kayıplarından biri Shiki.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi