• Blood-C - Ikoku Meiro no Croisee - Kamisama no Memo-chou - Rou Kyuu Bu - Sacred Seven - İzlenimler - TEMMUZ



    Yeni sezonda başlayan animelerin ilk bölümlerini izledikten sonra hangilerini takip edeceğime dair izlenimlerimin yer aldığı yazıda ilk olarak Blood-C, Ikoku Meiro no Croisee, Kamisama no Memo-chou, Rou Kyuu Bu ve Sacred Seven serilerine yer vererek yeni sezona başlıyorum.

    Blood-C

    Birkaç farklı yapımdan sonra gelen animemiz Kisaragi Saya isimli karaktere odaklanıyor. Bölümün ilk yarısında sakar, telaşlı, yufka yürekli bir profil çizen Saya fevkalade klişe bir komediden fırlamış gibi. İkinci yarıdaysa babasının emirleri doğrultusunda gidip canavar kesen bir katile dönüşüyor. Ne anlattıklarına az çok hakim olsam da daha önceki Blood'ları izlemedim. Bu bile Blood C'yi takip etmemem için yeterli bir nedenken bilek hizasına gelen suda boğulan Saya, gündüzleri şeker kız-geceleri sayko katile dönüşen Saya, iki adımda bir düşen Saya... kısacası Saya yüzünden izlemeyeceğim. Saya birkaç bölüm küçük canavarları doğrar, sonra sınıftaki garip oğlan işin içine girer, en son da çok büyük bir tehditle çarpışan Saya ile mutlu son yazılır. Benim ilgimi çekmiyor.

    Ikoku Meiro no Croisee

    Claude, dedesi Oscar'ın Japonya'dan yanında getirdiği Yune'yi ilk başta kabullenemez. Dedesinden babasına, babasından da kendisine kalan bu atölyede Claude tamir işleriyle uğraşmaktadır. Fransızca bilmeyen Yune onun dediklerinden hiçbir şey anlamasa da var gücüyle çalışır ancak bir sakarlığı sonucu Claude hemen onu Japonya'ya postalamak ister... fakat sonra yine "hemen" bu kararından vazgeçer. Yune de bölüm sonunda Fransızcayı söküverir... ya da aslında zaten bilmektedir. Sezon başlamadan bu seriyi gözümde fazla büyüttüğümü anladım. Her şeyden önce Natsume benzeri dingin bir animeyle karşılaşmayı beklemiyordum. Arkada transa geçirecek kadar usul parçalar çalıp bölüm isimlerini Fransız'ın birine okutacaklarını da bilmiyordum. Fakat hepsinden önemlisi şu lisan olayı kadar klişe bir hataya düşeceklerine inanmazdım. Claude'un 180 derece dönmeye müsait karakterinden ise hiçbir şey anlamadım. Atmosferi oldukça sakin bir tempoda tutup önde rengarenk kimonoları ve chibi/moeye elverişli surat ifadeleriyle Yune'yi kullanacakları şimdiden belli. Beklenti yarattığı için 2. bölümden sonra karar vermek en doğrusu ama çok büyük ihtimalle bloglamayacağım.

    Kamisama no Memo-chou

    Pijamadan başka bir şey giymeyen dedektif Alice her olayı kendi odasından çözmektedir. İnterneti ve geniş çevresini kullanarak aldığı davaları çözen Alice küçük bir kız çocuğudur. İki bölümden oluşan açılışıyla seri beklediğim kadar kötü çıkmadı. Ben Gosick'in başka türlüsünü izleyeceğimi zannediyordum. Alice ile Victorique pek çok benzerlik taşısalar da Gosick kadar kötü bir seri olmayacağı belli. Sürekli NEET'lerden dem vurmasını ve OP, ED, bölüm içinde çalan müziklerini bayağı beğendim. Narumi'den Kujo çıkar mı bilmem ama ben bu seriyi çok büyük ihtimalle bloglamayacağım. Nedeni de şu ki, gereksiz yere çok konuşma var ve animenin stüdyosu da Yumekui Merry faciasının ardındaki JC Stuff. Dolayısıyla er ya da geç bu serinin de mantık hatalarına, senaryo boşluklarına boğulacağına dair şüphem yok. Bir de projenin ardında kısmen de olsa Warner Bros var ki, aman diyeyim aman! Temposu çok az hızlı, onu düşürürler ve Alice'in daha küçük cümlelerle konuşmasını sağlayabilirlerse belki takibi kolaylaşabilir.

    Rou Kyuu Bu

    Subaru'nun basketbol oynadığı takım, kaptanın takımının, koçun 11 yaşındaki kızına aşık olması yüzünden kapanır. Teyzesinin şantajı sonucunda kendini ilkokul kız takımının başında bulan Subaru anlaşmaya göre üç gün için kızlara koçluk yapacak, sonra da ceketini alıp gidecektir. Beş kızdan sadece Tomoka basketbola yatkındır, kalanlardan da sadece ikisi genel olarak spora yatkındır. Son ikisi ise... sadece animeye sempatiklik katsınlar diye yapımcılar tarafından kadroya dahil edilmişlerdir. Odasında basket topları bulunmasına rağmen basket topuna tövbe ettiğini monolog haline getiren (!) Subaru'nun ve sapkınlıklarını lolicon karakterler üzerinden legalize etmeye çalışan sübyancı yapımcıların (ve de tabii ki seyircilerin) yolları açık olsun, ben almayayım.

    Sacred Seven

    14 yaşında birden gözü dönüp 18 lise öğrencisini hastanelik eden Arma Tandoji şimdi herkesten kaçmakta, kimseyi yanına yaklaştırmamaktadır. Zaten kimsecikler de ona yanaşmak istemez. Günlerden bir gün Tandoji'nin oturduğu kente bir canavar gelir ve ortalığı yakıp yıkmaya başlar. Tandoji her ne kadar müdahil olmak istemese de Ruri ismindeki küçük bir kızın yönettiği Aiba teşkilatı bu canavarı öldürmek için ondan yardım ister. Tandoji ilk başta mırın kırın eder, yeniden kontrolünü kaybetmek istemez ama okuldaki bir arkadaşı yaralanınca gücünü serbest bırakır. İyi bir açılış yapan seri belli ki aksiyonu elinden geldiği kadar canlı tutmaya çalışacak. Henüz ilk bölümden bu kadar istekli olması kendi geleceği açısından bir avantaj. Öte yandan başroldeki Tandoji'nin görüp görülebilecek en komik kahraman kostümüne (o atkı nedir allasen?!) sahip olması, taşların ne anlama geldiğinin bayağı bir müddet açıklanarak dakika yiyecek olması, serinin kendine has kavramlarının hayatımda hiçbir değişiklik yaratmayacak olmasından mütevellit ben bu seriyi bloglamayı düşünmüyorum. Yaz sezonunda izlemeye değer anime arayan aksiyon meraklıları için iyi bir seçenek olabilir lakin.

    3 Görüş:

    1. Şu 5'li içerisinden Kamisama no Memo-chou ve Sacred Seven dışında izlenilesi bir anime göremiyorum. (Blood-C'yi bir geçmişi olduğu için ve ben izlemediğim için es geçtim.)

      Rou Kyuu Bu! hakkında loli severler için sezonun başlarını "çekebilecek" bir anime olsa da benim için şu an 10 üzerinden 4ü geçemeyecek bir yapımdır.

      Kamisama no Memo-chou'yu bloğunuza yazacağınız konusunda neredeyse %100 emindim, keyifle de okurdum. Neden emindim derseniz, içgüdü diyelim... İlk bölümünü severek izledim, izleyeceğim. Yazınızı okuduktan sonra diyebileceğim; İnşallah animeyi batırmazlar. :)

      Sacred Seven - Eğlenceliydi, kendimi kaptırdım. Yalnız söylediğiniz gibi kostüm iğrenç desem yeridir. Sırf o kostüm yüzünden puan kırılır. x) Yinede listemde.

      Sezonun geri kalanına bakarsak; Ecchi sever olduğum için R-15 ve Manyuu Hikenchou listemde. Yalnız Manyuu Hikenchou'dan pek umutlu değilim. "Çok abartılı" bir seri olacak gibi görünüyor.

      No. 6, Usagi Drop, Dantalian no Shoka, Kamisama Dolls, Kamisama no Memo-chou, Sacred Seven şu an sezondaki favorilerim. Hoşunuza gidecek ve yayınlayacağınız animeler arasında en azından bir veya ikisi yer alacaktır diye düşünüyorum. Merakla bekleyip, keyifle okuyacağım.

      YanıtlaSil
    2. Blood-C feci bir açılış yaptı. Blood projesine hakim olmadığımdan hiç bloglamak istemiyordum, isabet oldu :)

      Bu sezon nedense uzun zamandır görmediğimiz kadar fazla lolicon kullanılan yapım var. Rou Kyu Bu, Tantei Opera Milky Holmes, Kaitou Tenshi Twin Angel gibi animelerin yanında bir de durumu toparlamaya çalışan Croisee var. Aslında beklentim güzel bir slice of life olacağı yönündeydi ama çocuksu başladılar. Yine de diğerleri kadar berbatlaşmayacağı garanti.

      Kamisama no Memo-chou'yu izlemeye ilk başladığımda (malum polisiye sevgimden dolayı) hemen bir sempati hissettim. Ne zamanki Alice işin içine girdi motivasyonum kayboldu. Bu yazının ilk taslağını hazırlarken "kesinlikle bloglamayacağım" demişim, yayınlayacağım sırada hemen değiştirdim :) Gerçi bu bölümdeki "çevre baskısından doğan fahişelik" gibi temaları işlerlerse bloglarım diye düşünüyorum.

      Sacred Seven gibi salt aksiyon seriler pek ilgimi çekmiyor ama buna rağmen şu beşli arasındaki en iyi açılışı yaptığından hakkını vermem gerek. Güzel bir seyirlik olacaktır.

      R-15'in konusu acayip, Manyuu'nun konusu çok acayip :) R-15 daha naif bir ecchi olacakken Manyuu sanki Freezing tarzı borderline hentaiye dönecekmiş gibime geliyor.

      No.6, Baka To Test, Usagi Drop ve Croisee sezon başlamadan benim yazmak istediklerimdi. Dantalian ile Kamisama Dolls da ilgimi çeken yapımlardı. Hanasaku, (neden bilmiyorum) Tiger & Bunny ve Steins;Gate'in yanlarına "en az" 4 anime bulup yine haftayı dolduracağım. No.6, Usagi Drop ve Baka To Test garanti gibi, diğerlerine ikinci bölümlerden sonra karar veririm.

      p.s. Siz'i geçmedik mi artık :)

      YanıtlaSil
    3. Pardon, doğru söylüyorsun. x)

      Bu arada Ikoku Meiro no Croisee'yi bir merakla bitirdim. Söyleyebileceğim şey ise; Eğer uyku konusunda problemleri olanlar varsa animeyi izleyebilirler. Şahsen uykum geldi x)
      Şunu da söylemek istiyorum; Sevmedim veya sevemedim diyemeyeceğim. Garip bir şekilde hoşuma gitti. Götürebildiğim yere kadar götüreceğim. Yune kendini izlettiyor' deyip geçiştireyim. :)

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi