• Steins;Gate - 14



    Her hafta sanki daha önce hiçbir bölümünü izlememiş gibi hissettiğim ve bunun için yapımcılarına minnettar olduğum Steins;Gate bu hafta aktif dinlenmeye geçiyor. Tabii sonda yine taşı gediğine koyarak bu geçişi sağlıyor. Bir kez daha ağzım açık, bir kez daha türlü şaşkınlık ifadeleri kullanarak kalakalıyorum. Yabancı bir ülkede dımdızlak kalmış birininkine benzeyen şaşkınlığım o kadar yüksek bir boyutta ki bu ifadelerden bazılarını blogda dillendirmek dahi istemem :)

    Bir de hemen başta belirtmem lazım ki ilk bölümlerde benim canımı çok sıkan mizahın artık büyük önem taşıdığını, çok elzem olduğunu düşünüyorum. Zira bu anime kendini inanılmaz karanlık bir atmosfere büründürdü, mahkeme duvarı gibi ciddi bir surat ifadesi takındı, anlattığı konular uzun süre çiğnemeden yutulamayacak kocaman lokmalara dönüştü. Dolayısıyla Okarin'in kafa üstü ve Daru'nun bel altı şakaları şu anda iyice kıymete bindi. Bunu yeniden canlandırdıklarına sevindim. Gerçi siyah ekran gösterseler ona bile sevinirim şu anda...

    Okarin bir kez daha Mayushi'yi kurtarmaya çalışıyor. Birçok kez yaptığı denemeleri kısa kısa izledikten sonra Makise'nin yardımını kabul ediyor. -Burada hemen bir mola verelim. "Birlikten kuvvet doğar" gibi aşırı düz bir mantığa sapmadıklarına, en azından sadece buna sırt dayamadıklarına çok sevindim- Makise'nin direktifleri doğrultusunda bir kez daha zamanı büküp geçmişe atlayan Okarin kısa bir ikna seansından sonra doğru kelimeleri hatırlıyor ve Makise ile beyin fırtınası başlamış oluyor.

    Bir kez daha Steins;Gate manifestosu yapalım, gelecek bölümler için de referans olsun:
    -"Alt kattaki televizyoncuda çalışan Suzuha aslında 2036 yılından 2010'a gelmiş, John Titor olarak bilinen kişi."
    -"Bu zaman diliminde Mayuri'nin ölüm nedeni henüz bilinmiyor. Yalnızca aynı gün, saat 20:00'da öleceğini biliyoruz."
    -"Dünyayı kurtarmak için paralel dünyaya (world line beta) geçiş yapmak gerekli. Bunun için de %1'lik ıraksama bariyeri aşılmalı. Yani mevcut zaman çizgisinde geriye gitmek veya D-mail ile kırılım yaratmak yerine bambaşka bir zaman çizgisine atlama yapılmalı."
    -"Iraksama numarası (divergence number) dünyanızın zaman çizgisinin konumunu gösteriyor. Bu sayıyı gösteren bir metre bulunmakta (önceki bölümlerde de bu metreyi Okarin'in yaşadığı geçişlerde görmüştük) ve metreyi yapan kişi de Okarin'in ta kendisi."
    -"Okarin'in, paralel dünya geçişlerinde önceki dünyadaki hafızasını da yanında götürebilmek gibi bir yeteneği var." Reading Steiner'in aslında bu yetenek olduğunu düşünüyorum.
    -"Normalde mevcut zamandan başka bir paralel zamana atlamak mümkün değil. Fakat yapılan tercihler sonucu dünya birçok kopma (split) yaşamış: Farklı zaman çizgileri meydana gelmiş. Paralel dünyalar arası geçiş de ancak bu kopmalar sayesinde mümkün olabilmekte."

    Bu geçiş nasıl yapılıyor, diye soruyoruz tabii ama cevabı umarım haftaya. Benim tahminim Mayuri'nin ölmesine neyin neden olduğunu bularak işe başlayacaklar. Neden laboratuvarın en önemsiz karakteri Mayuri ölüyor da diğerleri sağ kalıyor? Zaman çizgisindeki hangi noktada yapılan değişiklik, aynı zaman çizgisinde Mayuri'nin eceline (aynı gün, saat 20:00) neden oluyor? İlk bölümde binaya çarpan tuhaf aracın da zaman makinesi olduğunu gördüm ya daha iyi bir senaryo nasıl yazılır bilemiyorum. Suzuha'nın Makise düşmanlığı ve ilk bölümde öldürülen Makise... Ayakta alkışlıyorum!

    2 Görüş:

    1. Steins;Gate mindfuck ögelerini bol tutmaya devam ediyor, helal olsun. :) İşte en bayıldığım nokta bu. İzlerken ne kadar kafa yorarsam o kadar eğlendiğim ve gidişatıyla neredeyse kusursuz ilerleyen yegane sci fi... Mükemmel bir organizasyon içerisinde yönetildiği kesin. Hani Steins;Gate hakkında yorumlarını okumasam kaçırdığım noktalar oluyor.

      Suzuha'nın John Titor çıkmış olması şaşırtmadı beni.(Gelecekten geldiği çok belli edildi.) Onun dışında Suzuha'nın geniş~ açıklaması sağolsun animenin artık yönü belli oldu. Bu tür detayları atlarsak, şu anda en büyük merağım "Mayushi" Neden her zaman aynı gün, aynı saatte ölüyor? Shiningfinger kim ve FB ne ola? SERN ne zaman devreye girecek? Uygun bir şekilde cevapları vereceklerdir umarım... Merakla ve sabırsızca bekliyoruz.

      Ama şöyle bir bakarsak sezon tokat gibi patladı. AnoHana ile başladık, HanaSaku Iroha, Ao no Exorcist, Steins;Gate gibi kaliteli animeler ile devam ediyoruz. Yılın en iyi sezonu diyebilirim şimdiden.

      YanıtlaSil
    2. Ya yeni görüyorum ya da unutmuşum. Bu serinin iki yönetmeninden biri Texhnolyze'ı çeken Hamasaki Hiroshi'ymiş. Demek ki kapanışta da harika bir iş çıkartacakları şimdiden garanti.

      Gelecekten geldiğini biliyorduk da John Titor olmasına şaşırdım. Ben Daru'nun, en kötü Okarin'in çıkacağını sanıyordum. Bir de bugün yabancı blogları gezinirken FB için Father Braun (televizyon tamircisi, asabi adam) diye bir yorum okudum. Yazarı geyik yapıyordu büyük ihtimalle ama bu da doğru çıkarsa şaşırmam. Artık her şey beklenir ve hiçbiri önceden tahmin edilemez (kusursuz diyeceğim ama zor tutuyorum) bir hal aldı S;G.

      Ben 2011'i animenin yeniden dirilişi gibi görüyorum. Henüz bir başyapıt yok bence ama çok yüksek kalitede çok fazla anime izlettirdiler. Sonbahar programı da baharı aratmayacak nitelikte.

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi