• Yumekui Merry - 5



    Astray in a Dream

    Geçen bölüm yorumunda fatih_bilki53'ün dediği gibi Merry'nin maceraları devam ediyor. Yalnız tek fark artık esas konuya dair birkaç adım atmaya karar verildi... nihayet!

    Yine de bölümün kendine has, geri kalan 4 haftadan ayrılan bir berbatlığı var. Yapım firmasının bu istikrarını seri bitene kadar koruması tek temennim. Uzun zamandır bu kadar potansiyel sahibi bir animenin her hafta afiyetle içine edildiğine rastlamamıştım, tam geldi. Marketteki reyonlarda başlayan ve bitmek bilmeyen moe kıvamındaki ecchi esprileri ekran başında bana saç baş yoldururken bölümün ikinci yarısında başlayıp finale kadar sürdürülen dövüşme sahneleri fena değildi. Gerçi neden animasyon değişikliğine bir anda gidildiğini anlamadım. "Bu hafta bir de şöyle deneyelim be hacı" havasında takılan yönetmen haftaya işe gelmemeyi seçse ne güzel olur. Hayır, çizimler de bir şeye benzese canım yanmayacak.

    Yumeji'nin artık gerçek bir gerizekalı olduğunun kanıtlanması adına bu bölüm ilaç gibiydi. Merry'nin "Yaz Kampanyası" yazısını 10 kez gördüğünü söylemesi üzerine kızın ne kadar süredir buralarda olduğunu hesaplamak hiçbir karakter için 1 saniyeyi geçmemeli. 1.8-1.9 tamam ama 2 saniye ve üstünde bu hesabı yapıyorsan lütfen komedi serilerinin hep dalga geçilen karakteri için seçmelere gir. Level E'de misal bu Yumeji'nin posasını çıkarırdı Prens. Neyse, konumuza dönecek olursak neden ilk bölümdeki o karizmatik rüya sekansı ve gerçek bir kötü karakter olan John Doe geri dönmüyor? Onun yerine arkası gelmez dertlerimizin yeni örnekleriyle bıkıp illallah çekiyoruz.

    Bu bölümdeki hatun da kardeşi Merry tarafından öldürülüp yok edilen bir başka Dream Demon'muş. İşte bu bölümde Merry hatunu haklayamadı, az sabredersek gelecek hafta işini bitirecektir ya da bitirmeyecektir. Bitirse ne fark eder, bitirmese ne fark eder. Haftaya yine karbon kağıdından çıkma başka bir bölümle görüşmek üzere. He, bu arada Merry aslında Dream Demon'ları gerisingeri rüyalar alemine postalayamıyormuş. Tam seri için "aha güzel manevra" diye düşünmeye başlamıştım ki arkadan Yumeji dingilinin beklendik lafı geldi: "Ben bir yolunu bulurum." Aferin, sen bul ki bu sürprizin de hiçbir manası kalmasın.

    2 Görüş:

    1. İlginçtir ki böylesine boş bir bölüm hakkında bu kadar yazı döktürebilmişsin. Bölümdeki 1-2 cümle dışında, öteki bölümlerden hiç bir farkı yoktu ki gelecek bölümün de pek bir farkı var gibi durmuyor.

      6.bölüm drama-romantizm diye bağırıyor ( drama-romantizm sever biri olmama rağmen buna sevindiğim söylenemez... ), fazlalık olarak ise bu ve önceki bölümlerden bile daha boş bir bölüme benziyor. Sanırım konusu 1-2 bölümde açıklanıp bitirilebilecek bir kapasiteye sahiptir ki böyle anlamsız bölümlerle animeyi uzatma gereksinimi duyuyorlar. Yoksa bu tür bölümler yapmanın hiç bir manası yok.

      YanıtlaSil
    2. Maksimum 13 bölüm sürecek olmasının duacısıyım. Yine ilk bölümde inanılmaz gaz verip aşka getiren ama akabinde oldukça batırıp sonlarda azıcık toparlayan Angel Beats benzetiyorum biraz. Onun da son bölümleri aklı başına geç gelen yapımcıların çırpınışlarından ibaretti. Merry de ilk bölümde rüyalar alemi, gerçeklik diye biraz kıpırdayınca merak uyandırmıştı ama galiba ağzımıza çalınan bir parmak baldan ibaretmiş.

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi