• Ginga e Kickoff!! - İnceleme



    Endüstriyel futbolun geldiği nokta malumunuz. Üzerinde akıllara seza paraların döndüğü bir iş kolu artık futbol. Futbolcuların, teknik direktörlerin, menajerlerin, kulüplerin ekmek parası olan bu spor artık izleyicilerin de gelir sağlayabilecekleri bir kaynağa dönüşmüş durumda. Kendinizi, sırf bahis oynadığınız için hiç tanımadığınız oyuncuların adlarını haykırırken veya onlara söverken bulmanız modern futbolun sıradan bir getirisi artık.

    Kapitalizmin çoktan ele geçirdiği dünyada, futbol da hayatın her alanındaki diğer konular gibi yalnızca indirgenmiş sayısal bir değere sahip. Maç skorları, kimin kaç gol attığı, ilk yarıyı hangi takımın önde geçeceği her şeyin üstünde artık. Sahanın altındaki soyunma odalarında bulunan taktik tahtalarında ebedi uykusundan yalnızca maç günleri uyandırılan sporun ruhu eskilerin bildiği ve saydığı bir yücelikken, günümüz dünyasında ise gülünç bir isim tamlamasından fazlası değil.

    Çocukken boş arsalarda, arabaların seyrek geçtiği asfalt yollarda, alınan harçlığın gönül rahatlığıyla yatırıldığı 1 saatlik halı saha maçlarında oynadığı futbolu hatırlayan kaldı mı? Camdan avazı çıktığı kadar bağıran anneyi duymazdan gelip çoktan akşamın çöktüğü o saatlerde topun peşinden koşturmaya devam eden çocuklar var mı hala? Topu her ayaklarına aldıklarında hayranı oldukları futbolcunun ismini zikredenlerin sesi çıkıyor mu acaba? Endüstriyel futbol mahalle aralarına kadar mı sızdı yoksa?
    "Futbol asla sadece futbol değildir" - Simon Kuper
    "Birinciysen birincisindir, ikinciysen hiçbir şey" - Bill Shankly


    Sporun güzelliğinin, o sporu yapabiliyor olmaktan fazlası olmadığını bilen sayılı insanların medarıiftiharıdır Ginga e Kickoff!! Yaptığının bir spor olduğunun bilincine varmış bir avuç çocuğun 39 bölümlük macerasını anlatır. Defansın göbeği, takımın teleskobu Shou arkadan bağırır; Ouzou defansın önünde topu kontrol eder ve orta sahadaki kardeşi Ryuuji'ye oynar; sağ kanattan fuleli adımlarla kopup gelen Erika'ya yüksek bir pas gelir; Erika'nın hiç bekletmeden pasını aktardığı Kota kaleyi görür ve şutunu çeker... Gol olup olmadığı zerre kadar umurlarında değildir.

    Ginga e Kickoff!! futbol sporuna saygı duyar ve bu sporun mümkün olan her uygulamasını ekrana taşır. Predators takımı galaksinin zirvesine çıkabilmek için sahada terini akıtır ve körler futbolundan kadınlar futboluna, minyatür kaleden 2'ye 2 yapılan maçlara kadar futbol yelpazesini başından sonuna kadar turlar. Bunun yalnızca bir spor olduğuna ve her sporun aynı tek özelliğe sahip olduğuna inatla vurgu yapar: Spor kazanmak için değil, rekabetin yarattığı keyfin tadına varmak için yapılır.

    Predators mağlubiyet aldığında bile eğlenmiş, futbol sevgisi sayesinde keyif almış, aşkının karşılığını bulmuştur. Endüstriyel futbol için yeni bir gün doğar. İstatistikler tutulur, kalpler karşılıklı kırılır, spordan parayı doğuracak nefret itinayla her gün yaratılır ama sonra dünyanın öbür ucundan Ginga e Kickoff diye bir mucize doğar ve Shou'nun o ayarsız sesiyle nefis bir mesaj verir: Jinsei wa ha ha!



    5 Görüş:

    1. Bravo!Muhteşem açıklamışsın. Doğru değil mi, artık kim eğlenerek gerçek futbol oynuyor ki?

      YanıtlaSil
    2. Bitmemeliydi bu seri..

      YanıtlaSil
    3. sonunda anime sitemi buldum ,benle aynı fikirde olan site. Bencede ginga e kickoff bitmemeliydi :(

      YanıtlaSil
    4. Ağh en sevdiğim 10 animeden birisi idi ve kesinlikle dev etmeliydi

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi