• Mardock Scramble - The Second Combustion



    Neredeyse her üçlemedeki ikinci filmlerin üstlendiği can sıkıcı görev Second Combustion'a da yüklenmiş gibi görünüyor. İlk ve son filmlerin yakalarını bir araya getirmek için tasarlanmış şık ama gereksiz bir kravata benzeyen ikinci film yer yer iyice bollaşıp yakaların arasındaki mesafeyi açıyor, yer yer de haddinden fazla yaklaştırıp iyice sıkboğaz ediyor.

    Üçlemenin ilk filmindeki aksiyona mola verdiren 2nd Combustion, bu kez Balot'un kabuğu kırıp yumurtanın içinden kafasını göstermesine odaklanmış durumda. İlk filmde kendisini hapsetmiş kabuk (Shell) tarafından öldürülen ve yepyeni bir yumurtanın içine yerleştirilen Balot'un kimlik arayışı artık bir kenara alınıp kızın doğumu ön plana çıkarılıyor.


    İlk filmde -hayatında ilk defa- sevgiyi deneyimleyen Balot bu kez okula başlamış yeni bir talebe gibi etrafındaki her şeyi öğrenmeye başlıyor. Öncelikle Cennet (Paradise) adı verilmiş bir tesiste arkadaşlığı öğrenen Balot sonrasında ise düşmanını nasıl yeneceğini öğreniyor.

    Hayli bayık geçen kumarhane süreciyle sıradanlaşan filmde, Oeufcoque ile olan mazileri sayesinde Boiled'ı da tanıma şansına erişiyoruz lakin ana konuya (Balot'un intikamı) odaklanmış Second Combustion için bu tanışıklık çok da zaruri bir intiba yaratmıyor. Muhtemelen üçüncü ve son filmde yeniden karşı karşıya gelecek Oeufcoque ile Boiled arasındaki çarpışma için duygusal bir katman yaratmaktan öteye gitmeyen bu tanışıklık, filmin son dakikalarına şöyle bir uğrayıp aradan çekiliyor. Nihayetinde, kravat bazen çok sıkıyor, bazen çok bollaşıyor ama bu gitgel arasında hiçbir şekilde şık duramıyor.


    2 Görüş:

    1. Mardock Scramble bir sihir gösterisini tersten takip eden bir şablona sahip. Normal de bir sihir gösterisinde ilk perde olağanın ve sıradanın sunumudur. MS ise ilk bölümde olağan dışı zor bir ortamda büyümüş ve olağan üstü bir durumun içine düşerek yine de hayatta kalabilmiş bir çirkin ördek yavrusu sunar.

      İkinci bölümün maksadı normal de "olağan" olması gereken ama tam ters "olağan dışı" durumu normalleştirmektir. Bir sihir gösterisinde güvercini yok ederdin ama burada söylediğin gibi kabuğu kırışını gözlemliyoruz.

      Asıl önemli olan son perde :) Yok olan güvercin geri gelmek zorunda yoksa izleyici şikayet eder.

      Not: Tüm bunları incelemeni okuyarak ve mangadan aklımda kalanları toparlayarak söyledim, yoksa ikinci filmi henüz izlemedim ancak ilk fırsatta görmek istiyorum.

      YanıtlaSil
    2. Teşbihinden yola çıkarsam ilk bölümün hemen başında öldürülenin de çirkin ördek yavrusunu olduğunu ve Zümrüdüanka olarak doğacağı bir yumurta içinde yeniden üretildiğini söyleyebilirim.

      Bana da tersine giden bir illüzyondan ziyade sanki tersine açılan matruşkalar gibi geliyor MS. Matruşkaların en büyüğünün boyutlarında olan Rune'nin en küçük matruşkaya sıkıştırılmasıyla başladı. Rune her adımda giderek daha da büyüyor fakat yine de onu çevreleyen bir kabukla karşılaşıyormuş gibi geliyor.

      Benim asıl derdim ise ilk bölümün ucundan azıcık tattırdığı keşfetme arzusunu, tercih edilen didaktik anlatım tarzı yüzünden ikinci bölümde görememem. Son perdenin de keşif boşluğu yaratmakla uğraşmayacak kadar çok işi olacağına göre sanki MS de bittikten sonra izleyiciyi bir kabuğa sokacakmış gibime geliyor.

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi