• Moyashimon Returns - 01



    Moyashimon ilk sezonda kaldığı yerden devam ediyor. Ziraat fakültesi öğrencilerinin ve onların hafif çatlak profesörlerinin etrafında şekillenen seri, ilk sezonu izlemediyseniz sizi hiç umursamıyor.

    Ne karakterlerini tanıtmakla ne de Sawaki'nin mikropları nasıl görebildiğini anlatarak zaman kaybetmekle uğraşmayan Moyashimon yine eğlenceli fakat bu sefer biraz sıkıcı gibi. Henüz başlangıçta don biçmenin alemi yok elbette ama ilk sezondaki hareketliliği ilk bölümde hiç göremedim ve daha da kötüsü bölümde uzun uzadıya yapılan açıklamalardan da bayağı sıkıldım.

    Moyashimon kendini ciddiye almadığı zaman çok eğlenceliydi, şimdi biraz daha belgesel formuna bürünmüş gibime geldi. Şahsen ne sake yapımıyla ne de mikropların dünyasıyla ilgilenmiyorum, en azından bu konuları Moyashimon'daki gibi animeleştirilmiş bir anlatımla izlemek benim ilgimi çekmiyor. Yine de ilk sezon hayli yenilikçi bir fikir sunarak bu anlatımı bile -benim için- izlenir kılmıştı. İkinci sezonun hazırdan yiyeceği gibi bir intiba oluştu bende, umarım yanılırım.

    1 Görüş:

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi