• Kuroko no Basuke - 09




    Maçları birer arc gibi görüp her hafta yazmak yerine tamamlanmasını beklemek en doğrusu sanırım zira gerçekten fazla dişe dokunur bir gelişme olmayabiliyor. Kagami'nin dört faul yapıp kenara gelmesi ve Kuroko'nun da kondisyon eksikliği yüzünden oyundan alınması ile takımda ikinci yılını geçiren oyuncular için rövanş fırsatı doğuyor. Geçen yılki hezimetin karşılığını vermek isteyen ikinci sınıf öğrencileri de bu sayede karakter gelişimi için fırsat yakalamış oluyorlar.

    Aslında bir spor serisinde gerçekçilik beklemek öyle abartıldığı kadar da hayalperest bir yaklaşım değil lakin Shounen Jump'tan çıkma bir manganın anime uyarlamasından bahsediyorsak bu kadarına bile şükretmemiz gerekir. Geçen haftaki gibi abidik gubidik saha içi yerleşimler ya da çatıya fırlatılıp deliksiz giren toplar bu kez yok ama onların yerine, 1 sene içerisinde kendini a-a-acayip geliştirerek geçen yıl fark yedikleri takıma karşı başa baş oynayabilen ikinci sınıflar var. Üstelik takımın en iyi iki oyuncusunu kenara alarak.

    Fakat en mantıksızı şu: Madem geçen sene fark yediğiniz bir rakibe karşı aynı kadroyla çıkıp ilk çeyreği berabere bitirecek kadar kendinizi geliştirdiniz, neden bundan önceki maçlarda tüm işi Kuroko ve Kagami'ye yüklüyordunuz? Bir tek kaptanın üçlüklerini görmüştük. Onun dışında hiçbir oyuncunun esamesi okunmuyordu. Şimdi birden takım oyunu, çengel atışlar, çizgideki topa uçmalar... Sanırsın Kuroko ve Kagami kenara alınınca sahaya yepyeni bir takım sürüldü. Damdan düşer gibi karakter gelişimi...

    3 Görüş:

    1. O değil de her bölümde yazdığın bütün mantıksızların hepsinin cevabı kapak olarak sonraki bölümde çıkıyor bilmem farkında mısın

      YanıtlaSil
    2. Ben saha içinde sportif anlamda yapılan mantıksızlıklardan bahsediyorum. Her hafta da bu tuhaflıklar katlanarak artıyor. Kapağı yemeye hazırım aslında, çok da sevinirim ama bu mantıksızlıkları doğrulayan bir önerme göremedim şimdiye kadar. Belki benim gözümden kaçmıştır, bir örnek verebilir misin?

      YanıtlaSil
    3. waow. beni acayip şaşırttın yiit farkındamısın :D(oldukça alakasız oldu üzgünüm.)

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi