• Sankarea - 07



    Sankarea şimdiye kadar galiba hiç bu kadar açık sözlü davranmamıştı. Tamamıyla Wanko'nun karakter gelişimine odaklanan bölüm, Wanko'nun da belirttiği gibi klişe bir romantizmi aktarıyor. Gerçi Wanko'nun kendisi de tamamen klişeler üzerine kurulmuş bir karakter: Beyaz atlı prens beklediği için zombi seven kuzenine bile aşık olabilen bir genç kız, tsundere bir konu mankeni, kocaman göğüsleri ve hiperaktif kişiliğiyle hayat dolu bir profil. Kısacası, Furuya'nın aramadığı her şey Wanko'da var.

    Flashbackler ile bugünü harmanlayan bölüm bizi öyle çok da bilinmedik gerçeklerle tanıştırmıyor. Arkadaşı olmayan Furuya'nın küçüklükten beri zombileri sevmesi ve dışarıya hiç çıkmak istememesi, Wanko'nun ümitsizce Furuya'nın isteklerine boyun eğmesi ve bu isteklere ilk kez karşı gelişinin de çok uzun sürmemesi, kendisini köpekten kurtaran Furuya'ya bir kere daha vurulması, onu prensi gibi görmesi bu ikilinin platonik geçmişlerini anlatmaktan öteye geçmiyor. Aslına bakarsanız, "tüm hikaye bu kadarmışsa anlatılmasa bile olurdu" dedirtiyor.

    Evet, bu bölüm Furuya'nın merhum annesine ne olduğuna dair bir fikir veriyor ve dalga geçen çocuklar aracılığıyla Furuya'nın içe kapanıklığını detaylandırıyor ama münasebetsiz Yasutaka'nın hormon patlamasıyla boşa zaman harcıyor ve ilk öpücüğün altını doldurmak için gereğinden fazla kasıyor. Daha da kötüsü, Wanko'nun bölüm sonundaki feryadı serinin gidişatının ikinci sınıf bir romantizme dönebileceği ihtimalini ortaya atıyor. Tabii işin içinde bir zombi olduğu için bu romantizm hala bir nebze ilgi çekici ama maalesef inceden yavanlaşmaya başladı.

    2 Görüş:

    1. buram buram klişe kokmaya başladı 3. bölümden sonra bıraktım
      arkadaş direk zombi aşkı üzerinden gitsene niye ille bi klişe sokacanki yani kuzen ne alaka son derece gereksiz sırf
      klişe olsun diye konulmuş bi karakter şu dönemde izlenecek tek romantik anime nazo no kanojo x dir benim gözümde

      YanıtlaSil
    2. Aynı düşünüyorum. Zombi konusu üzerinden ilerleyeceği için sezonun en iyilerinden olacağını düşündüğüm anime resmen battı. Animeyi izlememin tek nedeni Reanın babası. Öyle itici bir karakter ki izlemesi zevkli tek karakter o.

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi