• Kuroko no Basuke - 01



    Kagami Taiga yeni girdiği Seirin Lisesi'ndeki basketbol takımında oynayan Kuroko Tetsuya ile tanışır. Kuroko çok popüler bir basketbol takımı olan "Generation of Miracles"ın 6. oyuncusudur. Kagami ve Kuroko kendi takımlarını liseler arası şampiyonaya sokmaya ve Taiga'yı Japonya'nın en iyi basketbolcusu yapmaya karar verirler.

    En başından şunu demek istiyorum: OH BE! Nihayet anlattığı sporun gerçeklerinden ve anlattığı sporun içinde bulunduğu dünyanın fizik kurallarından haberi olan bir anime. Çocuklar 12 metre sıçrayıp smaç vurmuyorlar. OP'deki görülen şut tercihleri birebir gerçek hayattan alınma. "Gölge" Kuroko'nun verdiği paslar insanların içinden geçmiyor, bilakis çok şık ve olası paslar. Turnikeler, top çalmalar, şuta kalkmalar, ikili sıkıştırmalar... Nihayet ya!

    Production I.G. farkı olsa gerek. Hakikaten iyi çalışmışlar. OP ve ED'yi ayrı tutarak bölüm içindeki müzik seçimlerine bayıldığımı söyleyebilirim. Bence birkaç tane NBA2K oyununu incelemişler. Koçun, çocukları ilk incelediği sahnede arkada çalan parçaya bittim resmen. Animasyon zaten I.G. kalitesinde, eh müzikler de leziz. Yani dış kaplama sağlam.

    İç tasarımdaysa iki... hatta üç tane başrol var. Koçun bir kız olması animeler için alışıldık bir durum ama hemen ilk bölümden anlaşılıyor ki bu kız o kadar da klişe değil. Taiga ile Kuroko'nun zıtlığından doğan birbirlerini tamamlama detayı klişe fakat karakterler değil. Kuroko öyle filozofik laflar söylerken çok da yetenekli bir basketbolcu değil. Taiga ise gerçekten yetenekliyken "boyu uzun, aklı kısa" değil. Sözün özü, seri mümkün olduğu kadar normal. Normalde animelerde görmeyeceğiniz ama gerçek hayatta sahaya çıkınca göreceğiniz karakterleriyle canı isterse slice of life yapabilecek kadar normal. Süper başlangıç. Belli aralıklarla blogda yer vereceğim.

    6 Görüş:

    1. Bahar Sezonundaki anime yorumlarını okuyunca tek dikkatimi çeken seri bu oldu. Diğerleriyle vakit kaybetmemi engellediğin için teşekkürler ;)

      YanıtlaSil
    2. Belki benim en sevdiğim spor basketbol olduğu için biraz taraflı bir yorum yapmış olabilirim ama seri uzun zamandır eksikliğini hissettiğim bir açığı kapadı: Normal gençlerle oynanan ve normal halinde kalmış bir spor. Production I.G. teknik anlamda çok iyi bir iş çıkarmış. Bölüm sayısı da açıklanmadığına göre en az 24-26 bölüm olur diye düşünüyorum.

      YanıtlaSil
    3. Spora dayalı animelere normalde olta atmam ama bir merak incelemeni okuyup, animeyi izledikten sonra ana konu olarak spor işlenen bir anime Chihayafurudan sonra ikinci defa listeme giriyor. Basketbolun kurallarını bilmem, izlemem, çocukluğumdan beri de oynamamışımdır. Ama öyle ki animenin 2. yarısında oynadıkları küçük maç dahi eğlendirdi beni. Eğer bu tür bu kadar eğlenceli ise spor türüne de el atmayı düşünüyorum.

      YanıtlaSil
    4. Spor türünden izlediğim 3 seri(Slam Dunk, Giant Killing, Eyeshield 21) olmuş olsada seviyorum bu türü. Bölüm sayısının o kadar fazla olması çok iyi. El atmaLısın, Slam Dunk'ı izlerken her bölüm eğleniyorsun, aynı espriler kullanılmış olsa bile.

      YanıtlaSil
    5. İlk bölüm itabari ile Slam Dunk kadar başarılı olabilme potansiyeline sahip gibi geldi bana. Tabi mangası onun kadar tutmamaış ama hala devam ediyor.Bence sürekli devam eden bir seri olursa iyi olur. En az bi 100 bölüm falan yapılabilir bence.

      YanıtlaSil
    6. İlk bölümüyle hakikaten iyi başladı.

      @syts
      En azından Major gibi bikaç sezon sürsün, çünkü pek sık basketbol animesi gelmiyor...

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi