• Tasogare Otome x Amnesia - 01



    Niiya Teiichi labirente benzeyen Seikyou Özel Okulu'nda kaybolunca karşısına eski bir depo çıkar. Kendisini eski okulun hayaleti olarak tanıtan gizemli Kanoe Yuuko ile burada tanışır. Kanoe'yi sadece Niiya görür ve Kanoe ne zaman ya da neden öldüğüne dair hiçbir şey bilmez. Niiya ve Kanoe bir kulüp kurarak okuldaki gizemli olayları incelemeye başlarlar.

    Bölümün üçte ikilik kısmında aynı sekansın iki kez oynatılması bana zaman kaybı gibi gözüktü. Espriyi anladıktan sonra uzatmanın pek de alemi yoktu ama Kanoe Yuuko'yu tanıtmak için sanırım ellerine geçen ilk fırsatı kullanmak istemişler. Alışıldık bir animasyonun yanında kartpostallık karelerle görünümü kurtarmaya çalışmışlar. Sonuçta Silver Link parası bol olan büyük bir firma değil ama bu dezavantajı fazla göstermemeyi başarmış.

    Dört karakter var. Biri elbette ki serinin etrafında döndüğü Yuuko. Bölümler ilerledikçe onun ölümüyle ilgili sır perdesi aydınlanacak. Yuuko'yu görebilen Teiichi grubun tek erkek üyesi ve mümkün olduğu kadar nazik bir delikanlı. Sivri dilli Kanoe Kirie (herhalde Yuuko'nun kardeşi) ile safdil Momoe de kulübün geri kalan üyeleri.

    12 bölüm sürecek seri sıradan bir seyirlik gibi göründü bana. Eğer 3 dakika sonra unutulacak hayaletler, ruhlar, cinler, periler sıkıştırıp bölümleri ilerletmezler ve sadece Yuuko'nun ölüm sebebine odaklanırlarsa iyi bir seyirlik sunabilir. Biraz komedi, biraz dram ama asla korku veya gerilim hissettirmeyen olağan bir anime.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi