• Accel World - 01+02



    Sanal gerçeklikle ilgilenen yapımları seviyorum çünkü bu alanı hala yeterince keşfedilmemiş, işlenmemiş bir maden olarak görüyorum. Ben X örneğin, bu dünyaya harika bir bakış açısı getirmeyi başarıyordu. Ghost in the Shell hakkında hiç konuşmasam, sadece adını bile ansam yeterli. Accel World ise bu iki eserle boy ölçüşecek kadar derin bir anime gibi görünmüyor fakat pek çok alanda oldukça ilginç fikirler sunuyor.

    Karakterlerin yaşadıkları dünyayı tamamen kaplamış Global Ağ bunun bir örneği. Herkes her saniye bir ağa bağlı olarak yaşıyor. Farklı bir mekana, örneğin okula girdiğinizde okulun ağına bağlanmış oluyorsunuz. Ağ içinde doğrudan boyna bağlanan bir kablo sayesinde karşınızdakiyle iletişim kurabildiğiniz gibi, dilediğiniz takdirde Doğrudan Bağlantı'yı kullanarak Web'e, yani sanal gerçekliğe girebiliyorsunuz. Şimdiye kadarlık kısmı zaten Dennou Coil'de çok daha şık bir bilim kurguyla izlemiştik. Fakat Accel World çok ileri teknolojinin bulunduğu bir geleceğe gidip fütüristik detaylarla bilim kurgu olmak yerine daha günümüze yakın bir pencereden, MMORPG oyunları üzerinden bu sanal gerçekliğe açılıyor.

    Bu kadar benzetmeden ve teknolojiyi insanların bünyesine yerelleştirmeden sonra halihazırda gördüğümüz karakterlerin aslında bilgisayarlara ait özellikleri de işin içine katılıyor. Başkarakter Arita kendi "sistemine" bir yazılım kuruyor. İşin esprisi bu yazılımda bir kez başarısız olduğunda yeni baştan kuramayacak olması çünkü yazılım aynı daha önce yüklenmiş bilgisayarları tanıdığı gibi kişinin de beyin dalgalarını tanıyor ve yeniden kuruluma izin vermiyor. Brain Burst adındaki bu yazılım gerçek zamanı büküyor ve saniyenin 1000 katı hızlı bir MMORPG oyunu sunuyor.

    Her ne kadar ön gösterim bölümlerinin kalitesi hayli kötü olsa da animasyon hiç fena değil. Oldukça fazla aksiyon göreceğimiz için ilk iki bölümdeki dövüş sahnelerinin iyi kotarılması ilerisi için ümit verici. Müzikler ise gayet leziz. Belli ki Sunrise nihayet prodüksiyon masraflarında kesenin ağzını sonuna kadar açmış. 24 bölüm süreceği duyurulduğuna göre yerinde karakter gelişimleri ve sağlam bir senaryo beklemek hiç de hayalcilik olmaz. Bir başkarakter için standartların hayli dışına çıkan Arita ve onu kanatları altına alan Kuroyuki pek de öyle içi boş karakterlere benzemiyorlar. 21 Nisan'da başlayacak haftalık gösterim periyodu öncesinde Accel World benim için hoş bir sürpriz oldu.

    2 Görüş:

    1. Harika bir seri diyebilirim. Bahsettiğin örneklerle boy ölçüşmesi mümkün değil fakat listeye girer. Aslında bahsettiğin fikirlerle doğrudan yada kısmen aynı fikirlere sahibiz. Merakla beklediğim, takip edeceğim bir seri olacak.

      YanıtlaSil
    2. ilk 2 bölümü güzeldi. bu seriden baya umutluyum. takip etmeyi düşünüyorum

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi