• Mirai Nikki - 2



    Herhalde orta okul öğrencilerini ikinci bölümden parça pinçik etmek Mirai Nikki'nin nasıl bir kimliğe büründüğü hakkında fikir vermiştir. İki haftadır yayınlanan bölümlerle Mirai Nikki karakter ve atmosfer anlamında kolaylıkla benzeşebileceği Deadman Wonderland'den rahatlıkta sıyrılıyor. Demek oluyor ki Asread bu çok popüler manga uyarlamasında hiçbir şekilde geri adım atmayı düşünmüyor. Kollar bacaklar havada uçuşuyor, OP'de kan ağlayan tipler gösteriliyor, gözlere dart sokuluyor... Tüm bunlar da gore kontenjanından yararlanmadan uygulanıyor.

    Stüdyonun şimdiye kadar animasyonu üstlendiği yapımlardan yalnızca Ga-Rei: Zero'yu izledim. Hiç fena sayılmayacak bir seriyi gayet iyi kotardıklarını hatırlıyorum. Mirai Nikki'de birkaç farklı tekniği kullanmaları (CGI, az buçuk moe, biraz fanservice...) belki izleyenleri ilk tahlilde itmiş olabilir ama yapımın genel atmosferini çok da sekteye uğratmadıklarını düşünüyorum. Belli ki mangaya uygun şekilde aksiyon ve şiddetin daha baskın olacağı bir anime izletecekler ve iki bölüm itibarıyla bu alanda hiç de amatör olmadıklarını gösterdiler.

    Bölümün seriye kattıklarına gelecek olursam son derece itici bir Yuki portresi çizildiği belli. Sürekli ezik, ağlak ve yardıma muhtaç bir kahraman 2 cour sürecek animeye bir süre daha "katlanmamız" gerektiğini öğütlüyor. Bariz bir şekilde ileride süper bir karaktere dönüşecek Yuki'ye sürekli yardım eli uzatan, "kullan beni" demekten çekinmeyen Yuno ise şimdilik izlemesi en keyifli karakter (seslendirmesi vasat olsa bile).

    En nihayetinde biriciğini korumak için diğer veletleri harcamaktan hiç çekinmeyen bir karakter Yuno. Yalnızca aşkın nelere kadir olduğuyla açıklanamaz bir gardiyanlıkta tepesinin tası attığında nelere kadir olduğunu bu bölümde rahatlıkla görebiliyoruz. Tabii bu oyunun sonunda 1 kişinin galip geleceğini düşünürsek Yuno'yu henüz tanımaktan çok uzak olduğumuz da aşikar.

    Bir diğer hoşuma giden unsur da diğer günlükçülerin bölüm sonu canavarları gibi gösterilmeyip hemen erkenden seriye dahil edilmeleri. Ninth (Uryu Minene) ve Fourth (Kurusu Keigo) sayesinde her günlüğün hangi türde amaçlara hizmet edebileceklerini ve ne tür kısıtlamalara gebe olduklarını da öğrendik. Bir de günlüklerin hepsinin günlükçülerin karakterleriyle nasıl uyuştukları artık iyice netleştirildi.

    Küçücük ekrandaki notları okumak için oynatıcıyı durdurmak istemeyenlere Asread'in bölüm sonunda Murumuru'nun ağzından yaptığı açıklamalar da güzel bir ayrıntı. Açıkçası ikinci bölümde seriye dahil olduklarını düşündüğüm karakterlerin çoktan olaya giriştiklerini görmek gelecek haftalarda seriyi daha da dikkatli izlememe yol açacak.

    3 Görüş:

    1. İkinci bölümle birlikte hayal kırıklığım epey bir büyüdü doğrusu. Güzel bir konu kofti bir shounenle harap ediliyor iki bölümdür. Tabii bu benim şahsi fikrim, söylemeye gerek yok. Shounen severler için tatmin edici bir seri olacaktır muhtemelen. Fakat ağlak kahraman olayı 2000'lerde o kadar çok işlendi ki artık...

      Serinin gidişatı da belirlendi sanırım bu bölümde. Yanlış anlamadıysam adaylar dörderden iki gruba ayrılacak, iyiler ve kötüler. Seri boyuncaysa bunların çatışmasını ve akıl oyunlarını izleyeceğiz sanırım. Ama başta da dediğim gibi karakterler o kadar çocuksu ki bu akıl oyunlarının keyfini "ben yapamam", "ben edemem" lerle ağız tadıyla çıkarttırmayacaklar.

      Yani bunca yazıp çok mu eleştirdim diyorum ama bir okul bombalanıyor, karşılıklı galip gelme savaşı veriliyor... Ve tüm bu mücadele bir kahramanın ciyaklaması ve iç sesleriyle çok kötü bir şekilde işleniyor. Oysa yapılması gereken ya ağız dolusu aksiyon ya da Code Geass tarzı bir satranç maçı olmalıydı sanki...

      YanıtlaSil
    2. Kahramanın henüz ciyak faslında olmasına katılıyorum ama Mirai Nikki'nin shounen kalıbına sokulacak bir yapım olmadığını düşünüyorum. Çizimler ve olay örgüsü böyle hissettirmeye müsait fakat basmakalıp shounen kodlamalarından şimdiye dek çok uzak bir seyirde cereyan ediyor anime. "El ele verelim, destek olalım, sıkı çalışalım" yerine "bu hatunu kendi çıkarım için kullanmalıyım" diyen bir başkarakter, aynı şekilde gözünü kan bürüdüğünde öğrenci soykırımına yol açabilecek bir yandere mevcut.

      YanıtlaSil
    3. Bazı ufak tefek rahatsız edici detaylar olsa da genel olarak Mirai Nikki hoşuma gitti. Rahatsız olduğum detaylar şunlar:

      1. Her yere bomba ve mayın yerleştirecek kadar becerikli, birden neresinden çıkardığı belli olmayan bir motorla olay yerinden kaçabilen, polis tarafından terörist olarak kabul edilmiş bir şahsın kendini korurken gözüne dart sokturması saçma buldum. Bu seviyede kötü karakterin dartı koluna saplatması daha mantıklı olurdu. Ama olayların umduğu gibi gitmemesinden dolayı doğru karar verememesine bağlamaya çalışabiliriz.

      2. Bir polisin elindeki silahla kaç kurşun attığını bilmemesini de saçma buldum. Hele ki bu şahıs operasyonu yönetecek kademede bir polis ise kurşunlarını sayan birisi olması gerekirdi. Bir de elindeki altıpatlar. *sigh*

      3. 9th o kadar bombayı nasıl taşıdı, ne zaman yerleştirdi? Bir kaç bombayı anlarım da, tüm okulu bilemiyorum.

      4. Ağlak ana karakter istemiyoruz. Sonraki bölümlerde ağlamaya devam etmez ise şimdiye kadar ağladıklarını kabul edebilirim.

      Eylemler olarak bana gerçekçi gelmiyor. Ancak psikolojik olarak farklı ve eğlenceli. Yuno'nun deliye bağlayıp herkesi havaya uçurmasını çok beğendim. Herkesi kurtaran bir yol yerine, tercihlere bağlı sonuçları görmek gerçekten hoş.

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi