• Baka to Test to Shoukanjuu Ni!



    İlk sezonunda nereden geldiği belli olmayan espri bombardımanının ardından mizah anlamında belirgin bir düşüşe geçen ve beklentilerin çok altında kalan serinin ikinci sezonu. Akihisa'nın salaklıklarını Yuuji'nin asla tutmayan dahiyane planlarıyla birleştiren sezon sanki ucuz bir romantizm parodisi gibi.

    Projenin karakteristiğini meydana getiren, organize olmasına rağmen rastgele bir intiba uyandıran esprilerden neredeyse tamamen vazgeçen yapımcılar 13 bölümlük tüm bir sezonu romantizme adamayı seçiyorlar. Bu romantizmi de elbette ki büyük oranda Akihisa-Minami-Himeji üçlüsüne dayandırınca çok sıkıcı bir seyirlik bizleri karşılıyor.


    Devam sezonlarının düştüğü en bariz hatalardan birine, yenilik aramaya yönelen yapımcılar da herhalde sonuçtan memnun değillerdir. Karakter gelişimi yapma adına iki tam bölümün bu gereksiz romantizme dayandırılıp heba edildiği yetmezmiş gibi geri kalan bölümlerin de tamamı kız-erkek ilişkileri üzerine yazılmış sıradan esprilerle doldurulmuş.

    Yan karakterleri de başrollere soyunduran bölümlerin çeşitlilik kattığı ilk sezonun aksine kadrosunu 5 karaktere (Aki, Minami, Himeshi, Yuuji, Shouko) indirgeyen ikinci sezon tam bir hayal kırıklığı. Yakında gelecek OVA'sı ve özensiz finalinden de anlaşılacağı üzere projenin devam edeceği belli. Dilerim bu sezonu unutturacak kapasiteyi yeniden yakalar.


    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi