• Hanasaku Iroha - 17


    Hanasaku IrohaHanasaku Iroha
    Hanasaku IrohaHanasaku Iroha

    Enishi arcı beklediğimden daha sessiz ve sakin bir tempoyla sonuçlandı. At hırsızı tipindeki elemanın yaptığı ketenpereye düşen Enishi sözleşmeyi imzalayarak büyük bir dolandırıcılığa kurban gitti. Gerçi adamın bu makus talihini, üzerine yapıştırılan "beceriksiz" damgasını hak ettiğini düşünmüyorum. Ne de olsa bu seride hiçbir karakteri ne çok sevmemize ne de çok nefret etmemize izin verilmiyordu lakin Enishi şu anda ben de dahil herkesin salak yerine koyduğu bir karaktere dönüştü. Ayrıyetten geçen bölümde azıcık sempati duymaya başladığım Takako da bir kez daha antipatik çıtaya erişmeyi başardı. Bu arc da bana pek iyi idare edilememiş gibi geldi, özellikle olayların yaşanma süreci gereğinden biraz daha hızlıydı.

    Dolandırıcılık patlak verdiğinde otelin bu fiyaskoya tepkisi beni şaşırttı. O kadar heyecanlanıp kendilerine rol seçen karakterler "olur böyle şeyler" olgunluğuna çok çabuk erişmişler. Bu seri büyümeyi, gelişmeyi, olgunlaşmayı anlatıyor olabilir ama kim olursa olsun bu kadar şevkle beklediği bir projenin iptalini hemen sindirebilmesi bana tuhaf geliyor. Ohana'nın bayağı bir büyüdüğünü biliyoruz ama dayısının kandırılmasına az da olsa sinirlense bildiğimiz Ohana'yı görebilirdik. Tokyo'ya gidip annesine atar yapmasından bu yana sanki 10 yaş büyümüş. O geçişi iyi yönetemediler ve yeni Ohana çok çabuk "yeni"lenmiş oldu.

    Her ne olursa olsun teknik departmanda P.A. Works bu projeye inanmış. Havuzun doldurulma sahnesinde gördüğümüz inanılmaz güzellikteki animasyon ve deneme çekimleri sırasındaki zombi esprisi gibi sahnelerde stüdyonun marifetlerini görmek mümkün. Ohana'nın Tokyo'daki bölümlerinden sonra nedense ayağı gazdan çektiler. Haftaya çok sevdiğim Nakochi'nin arcı başlıyor fakat onun da bu son 4 bölümden çok farklı olacağını zannetmiyorum. Galiba 20'li bölümlere kadar "idare etmeye" devam edecekler.

    1 Görüş:

    1. Enishi'nin bu bölüm salak olarak gösterildiğine pek katılmıyorum. Beceriksiz, ama içinde bir potansiyel taşıyan amatör gibi yansıtıldı sanki. İleride dizginleri fazlasıyla ele alacak.

      Takako'da da durum aynı sanırım. Şu haliyle dışındaki kabuk kırıldı kırılacak ve içinden çıtkırıldım masum kız çıkıverecek havası taşıyordu bu bölümde. Zaten dejenere olmuş tavrıyla seyirci ona her zaman en azından bir adım uzakta duracak belli, ama o adımın ayak numarasını 40'ın altına düşürdüler bence bu bölümde. :)

      Bir de bu bölümü izlerken hafiften Makoto Shinkai çizimleri canlandı gözümde. (Havuzun doldurulma sahnesi de bunlara dahil) Bazı sahnelerde biraz olsun o atmosfer yakalanmaya çalışılmış, ama tabii o işin ustası kadar değil. Yine de o ayrıntılar hoşuma gitti, iyi yedirilmiş...

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi