• İzlenimler - Nisan - Dog Days, Hanasaku Iroha, Nichijou, Steins;Gate, X-Men


    Dog Days

    İki ülke arasında bir savaş süregelmektedir ve Biscotti Prensesi bir kahraman çağırmaya karar verir. Piyango jimnastikçi Shinku'ya çıkar ve Shinku geldiği gibi kendini savaşın ortasında bulur. İlginç bir şekilde sivri kulaklı ve kuyruklu karakterlerle dolu, dev anka kuşlarıyla kaplı, coğrafyasında havada duran toprak parçaları bulunan bu dünyayı falan hiç yadırgamaz. Fox TV'de yayınlanan Ninja Warrior diye bir yarışma vardı, aynı o yarışma gibi bir parkurda yapılan savaşlarda kimse ölmez. Kafasına inen mızrakla o askerin kafatası parçalanmaz, sadece sevimli bir topaca dönüşür. Kan kesinlikle çıkmaz, yaralı ve ölü asla olmaz. Bu savaş da aynı Ninja Warrior gibi insanların zorlu parkurlarda çarpıştıkları bir eğlence olarak algılanır. Animasyon idare eder, OP&ED fena değil ama yarışma gibi bir savaş ve Shinku gibi her girdiği ortama 12 saniyede uyum sağlayan bir karakter bana göre değil.


    Hanasaku Iroha

    Şehirli Matsumae Ohana geleceğine dair henüz hiçbir karar vermemiş, hafif melankolik takılan, 16 yaşında bir genç kızdır. Başına buyruk annesi ilkbahar tatilini de fırsat bilerek sevgilisiyle kaçamak yapar ve Ohana'yı büyük annesine gönderir. Ohana gelir gelmez büyük annenin boyunduruğuna girer ve kadının otelinde çalışmaya başlar. Şartlar zorludur, çalışanların hepsi ayrı bir manyaktır, Ohana ise peri masalı ararken kendini cadı kazanına düşmüş gibi hisseder. Her şeyden önce bu animedeki karakterler birer "tip". İstisnasız her birey göründüğü süre içinde ilgimi çekecek "bir şey" yapmayı başardı. Gerçek anne palavralarını öz annesine sıkan Ohana tabii ki bu tiplerin en başında. "Geber"ci Minko, ekürisi süper tuhaf Nako, sayko aşçı Tohru, köle tüccarı büyük anne vb. gibi pek çok karakter bismillah daha ilk bölümden seriye damgalarını vurdular. İlk bakışta harika sakinlikte bir mizah ve çok ince bir drama göze çarpıyor. Tüm bu anlattıklarım da seriyi takip etmem için yeterli. Yine de 26 bölüm olarak duyurulmuş Hanasaku Iroha'yı haftalık bloglamayı düşünmüyorum ama bitince mutlaka bir inceleme yazacakmışım gibi görünüyor.


    Nichijou

    Gag komedi olarak adlandırılan ve yakın dönemde Mitsudomoe, Arakawa Under the Bridge gibi örneklerde gördüğümüz mizah anlayışını yansıtan Nichijou birçok farklı karakteri ortaya toplayıp onların etrafından skeçler yaratan naif bir komedi. Liseye giden üç kız arkadaş, arkasında kurma kolu bulunan bir robot, konuşan bir kedi, buz gibi esprileriyle bir müdür gibi karakterlerini parodilerle ekrana taşıyan bir anime. İlk bölüm fena değil, öncesinde çıkan OVA da yine fena değildi. Animasyon gayet iyi ama animenin kendini tekrar edecekmiş gibi bir havası var. Böyle yapımların haftalık yazılmayacaklarını Mitsudomoe'den öğrendim, Arakawa da yer yer tıkanıyordu. Dolayısıyla bloglamayacağım ama çerezlik bir anime arayanlara tavsiye ederim.

    Steins;Gate

    Okarin çılgın bir bilim adamı... kendine göre. Aslında son derece ukala ve kendini beğenmiş bir züppeden farkı yok. Mayuri ile birlikte zaman makinesiyle ilgili bir oturuma katılır. Oturum başlamadan binanın tepesinden bir ses duyar ve kontrol etmek için çıktığında tuhaf hareketler yapan bir adam görür (SERN helikopteri olsa gerek). Akabinde oturum başlar ama Makise Kurisu bizimkini dışarı çıkarır. Fazla geçmeden Makise öldürülür ve Okarin bir anda kendini bomboş bir sokakta bulur. Zaman makinesiyle ilgili şimdiye kadar sayısız film izledik. Steins; Gate ne gibi bir farklılık sunacak pek bilemiyorum. Mikrodalga fırınla geçmişe mesaj gönderen grup üyeleri herhalde ilk olarak Makise'yi kurtaracaklardır. Yönetmen koltuğunda Texhnolyze'dan Hamasaki Hiroshi oturuyor, 24 bölümü şimdiden kapmış. Animenin çocuklaşmayacağının bir işareti olabilir. UTW-Mazui sürümü felaket, animasyon hakkında bir şey söyleyemiyorum. İkinci bölümle karar vereceğim ama büyük ihtimal bloglarım.


    X-Men

    Bu sefer olmuş. Iron Man felaketini, vasatın altında kalan bir Wolverine takip etmişti. X-Men nihayet Marvel uyarlamalarının namını kurtaracakmış gibi görünüyor. Madhouse'un bu serilere uyguladığı standart animasyondan hiç hazzetmiyorum ama müzikler konusunda mükemmel bir iş çıkarılmış. Ha keza hikayenin girişi insanı bir parça heyecanlandırıyor. Çok büyük bir X-Men hayranı sayılmam ama çizgi filmini TV'den takip etmişliğim var. Eğer OP'de gösterdikleri karakterlerin hepsine yer vereceklerse bizi gerçekten çok ama çok sağlam bölümler bekliyor demektir. Hem Iron Man hem de Wolverine'deki salak tiplemelerden ziyade bölüm açılışındaki atmosfer ve akabinde karakterlerin bölüm boyunca sürdürülen genel tavırlarıyla X-Men sanki dramayla aksiyonu harmanlayacakmış gibi görünüyor. Aksiyon zaten beklendik de drama kısmı benim için sürpriz oldu. İkinci bölümü de izledikten sonra kesin kararımı vereceğim ama sırf müzikleri için bile şu ilk bölüm mutlaka izlenmeli derim.

    2 Görüş:

    1. Steins gate ve X-Men'i kesin izleyeceğim, sunrise stüdyosu Tiger & Bunny adında çok ilginç bir seri başlattı, bi de Toriko kesinlikle izlenmeli bence, mangası baya ilgi çekici sgkk fansubını tavsiye ederim, X-Men için nette genelde yorumlar olumlu.

      YanıtlaSil
    2. Bu ay içinde başlayacak tam 50 yeni seri var. İnanılmaz bir sayı. C ve Deadman Wonderland (Manglobe hayranı olduğumdan) şimdilik yeri bende garanti seriler. Toriko'nun bir bölümü çıksın sonra karar vereceğim. Gyakkyou, Hyouge Mono, Showa Monogatari de büyük ihtimal blogda yer bulacaklar. Manga pek takip edemiyorum ama ilk bölümü çıkan Tiger & Bunny'yi şimdi indiriyorum. Akşam izleyip fikrimi yazarım.

      Yorum ve tavsiyelerin için teşekkürler.

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi