• Trava: Fist Planet



    Tailenders'ta olduğu gibi Trava'da da muhteşem bir animasyon yapımın tamamına hakim. 2002'de çekildiğini göz önüne alırsak Tailenders ile yarışması mümkün değil gibi gözüküyor ama o günün şartlarıyla mükemmel bir iş çıkartılmış diyebilirim. Uzayda dolanan iki eski dosttan Trava bir cisim görüp onu gemiye almak ister. Shinkai ne kadar karşı çıksa da Speedmaster'ı denemek için can atan Trava onu takmaz ve cismi yanına alıp gemiye getirir. Bu cismin içinden afet gibi bir kız çıkar. Bizimkilerin salyaları akar. Aslında Shinkai ile Trava bir gezegeni işaretlemek için yolculuklarına başlamışlardır ama Mikiru isimli kızın gelişiyle olaylar bir parça değişir.


    Aşırı geveze iki karakterimizin ara vermeden konuşmaları ve birbirlerini aşağılamaları animeye eğlenceli bir hava katmış. Bunun haricinde yaratılan durum komedileri de oldukça komik. Cem Yılmaz'ın "kafada fanus, elde sigara" esprisi bir sahnede Trava'da vücut buluyor. Düşünen robotların nefes almadan anlatıldığı sahnelerdeki sakız patlatma sahnesi ve Mikiru'yu görünce Trava'nın sigarasının sertleşmesi biraz klişe olsa da keyifli sahneler. Anime her ne kadar uzay yaşamını sıradan bir halde gösteriyorsa da gezegende yaşanan çarpışma sahneleri bilim kurguyu destekliyor. Ha keza Mikiru'nun Shinkai'den teknisyenlik eğitimi aldığı oldukça "ıslak" sahneler cinselliğin farklı bir anlatımı gibi düşünülebilir.

    Nihayetinde 46 dakikalık süresi ve inanılmaz uzun diyalogları başlarda takibi zorlaştırsa da bir süre sonra ekrandan gözünüzü almamak için çırpınıyorsunuz. İlginç bir seyirlik arayanlara kesinlikle öneririm.

    Animeyi şuradan indirebilir, altyazısına da buradan ulaşabilirsiniz.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi