• Genius Party - Genius Party



    Genius Party 2007 yılında yayımlanmış, 7 kısa filmden meydana gelen bir proje. 2008 yılında Genius Party Beyond ismiyle ikinci filmi de gösterime girmiş ve her iki proje de birbirinden tamamen alakasız hikayelerin birleşimiyle meydana gelmiş. Animatrix'i andıran bir şekilde çok farklı tarza sahip yönetmenlerin yine çok farklı animasyon teknikleriyle bir araya geldikleri bu projenin arkasındaysa benim ikinci favori firmam, First Squad'ın da animasyon işini üstlenen Studio 4C bulunmakta (1. elbette ki hiçbir işini kaçırmadığım ve hepsinden büyük keyifler aldığım Manglobe). Dolayısıyla her iki filmi de yeni yılın ilk sezonu başlayana dek elimden geldiğince yazıp tamamlamaya gayret edeceğim.

    İlk film yine projeyle aynı ismi taşıyan Genius Party. Bir nevi projenin jeneriği niteliğindeki filmin süresi 5 dakikayı biraz aşsa da stüdyonun bakış açısını yansıtmak açısından son derece önemli. Devekuşu misali yürüyebilen, ip ve tahtalardan oluşmuş gagasıyla leylek benzeri bir yaratığın tamamen çorak bir arazide gezinmesini izlerken yerden kopardığı bilardo topu şeklindeki kuru kafalardan söktüğü kalplerle Zümrüdüankaya dönüşmesini izliyoruz... Ehm... Bu film için yönetmen Fukushima Atsuko'nın "art çalıştığını" söylemek mümkün, sonuçta Studio 4C böyle özgürlüklere imkan tanıyan, oldukça açık görüşlü bir firma.


    Jenerik yaftasını hunharca çaktığım bu kısa film yine de -istenirse- derin okumalara da bir hayli müsait. Film boyunca arkada çalan perküsyon önce Afrika müziklerini andıran bir tempodayken bir noktadan sonra elektronik müzikle birleşip önümüzdeki rengarenk görselin değerini bir kat daha yükseltiyor. Kuru kafalardan kopan kalpler o kuş misali yaratığı ruhani bir varlığa çevirirken yine bir kuru kafanın o kalplerden birini yemesiyle havaya fışkırttığı "hayat" dolu şualar bana yaşamın başlangıcını anlatıyor olabileceklerini düşündürttü. Akabinde gelen dev kuru kafanın film şeridi sesiyle kuru kafa doğurmasında da izleyiciyi projeye katma şekillerini gördüm. Dediğim gibi aslında "art çalışılmış" ama yine de bu kadar kaliteli bir iş insanı illa ki bazı düşüncelere sevk ediyor.



    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi