• Genius Party - Shanghai Dragon



    Projenin ikinci filmi Shanghai Dragon ilk filme oranla içindeki konu daha basit anlaşılır düzeyde, 20 dakika uzunluğunda, yine oldukça renkli, cıvıl cıvıl bir animasyon. Sürekli itilip kakılan yalnız ve sümüklü çocuk okulun bahçesine uzaydan düşen bir bıçağı alır ve hayatı bir anda kökünden değişir. Bu bıçak onun tüm düşündüklerini gerçeğe dönüştürebilme yeteneğine sahiptir. İlk fırsatta karnını doyuran çocuğun etrafı bir anda savaş alanına döner. Okulun bahçesine kadar sokulan bir uzay gemisini, yine aynı gemiye saldıran "insani" birlikler takip eder. Bir anda ortalık Independence Day'e dönüşüverir ve tam gaz aksiyon başlar.


    Özellikle bölümün 2/3'lük bölümü, yani çocuğun elindeki bıçağı kullanmasına kadar geçen sürede yaşanan kovalamaca ve kapışma sahneleri çok doyurucu. Parmağından puro çıkaran asker süper karizma ve çocukların üç tekerli motorla kaçtıkları anlarda piyadenin kullandığı hayvani tüfek de etkileyici. Filmin öyle çooook derin bir konusu maalesef yok, sade bir mesaj içeriyor ve geleceğe dair tahminlerde bulunuyor. 300 yıl gelecekten gelen askerlerin teçhizatları yaratıcı fikirlerle doldurulmuş: Koldaki panelden tutun, "topaç" ve "vücut şişirme" savunmaları oldukça özgün düşünceler.

    Yine de filmin süresinin haddinden fazla uzun oluşu konuyu iyice sadeleştirmiş. "Bırakın dünyayı çocuklara" mesajını vermek için onca sahneye gerek yoktu diye düşünüyorum. Çince konuşan çocuklarla Japonca konuşan askerlerin iletişimlerinde neden bir tuhaflık sorgulanmamış anlamadım. Bir de filmin başındaki mekanlar arası ilerleyen kamerada neden CGI kullanıldığını çözemedim. Tamam, robotların çizimlerinde kullanırsın da iki mekanı da elle çizin ama değil mi? Film içinde birçok farklı tekniğin kullanılmasıysa hoşuma gitti. Standart anime çizimlerinin yanında, parazit efektiyle sunulan televizyon ve çocuğun süper kahramana dönüştüğü sahneler oldukça güzeldi. Velhasıl film bende çok da derin bir iz bırakmadı. İzlemesi keyifliydi, hepsi o.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi