• Panty and Stocking with Garterbel - 9



    If the Angels Wore Swimsuits / Ghost: The Phantom of Daten City

    İki sıkıcı bölüm daha. İlk bölümde yine cinsel materyalden iyice istifade etmeye çalışırken ikinci bölümde ne idüğü belirsiz bir konuyu anlatma gayretindeydiler. 6. bölümü herhalde daha çok anacağız ve bir daha da ona benzer bir bölüm izlemeyeceğiz. Yapımcıların amaçları nedir hala anlayabilmiş değilim. Potansiyelleri var, kapasiteleri ve yetenekleri de var ama tembelliklerinden mi hiç kasmıyorlar? Böyle bölümlerle seri hatırlanmaz ki. Bunlar ancak temcit pilavı aşıklarının seveceği türden bölümler.

    İlk bölümde yine şeytan ikizler çıkageliyor ve meleklerle abuk bir voleybol maçına girişiyorlar. Melekler ilk seti alırken ikinci seti hileyle kazanan şeytanlar oluyor. Final setindeyse manevi güçlerin bir hayli etkisinde yapılmış smaçlar ve bloklar ekranı kaplıyor. Nihayetinde yine hayaletler her tarafta beliriveriyor ve bölüm sonlanıyor. İkinci bölümdeyse Stocking olmadık bir tipe gönlünü kaptırıyor. Adam da bir hayalet ama hepsinin ötesinde iğrenç bir yaratık. Aşktan gözü hiçbir şey görmeyen Stocking kardeşine ve Cennet'e bile karşı durmayı göze alırken bölümün sonu hiç ilgimi çekmeyen bir kurtuluşla bağlanıyor. Seri böylece bir haftayı daha çöpe atarken "artık bitse de gitsek" havasına beni iyiden iyiye sokmuş oluyor.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi