• Fullmetal Alchemist: Brotherhood - 64



    Journey's End

    Üzücü...
    Heyecanlı...
    Buruk...
    Hoşnut...
    Bir iz.
    Bir devrin sonu...

    Serinin kapanışında gösterilen fotoğraf karelerindeki her karakteri tanıyorsam ve bu seri 16 ay sürmüşse ben karşısına geçip ceketimi iliklerim. Müthiş bir hafızam olduğundan değil, tüm karakterler bende iz bırakmayı başardıkları için saygı gösteririm. Şu anda içimde yeri doldurulamaz bir üzüntü var. FMA: Brotherhood benim en beğendiğim, sevdiğim, taptığım seri değil ama son yıllarda izlediğim en ... seri. O boşluğa aceleyle bir kavram tıkıştırmak istemiyorum. Destansı bir seri yaşadım. Evet, resmen yaşadım ve kendimi çok şanslı görüyorum. 64 haftanın özellikle son 4 ayında her yeni bölümü iple çektim. Bir ara altyazısız izleyecek kadar gözümün döndüğü bile oldu. İlk seriyi animeyle yeni tanıştığım dönemlerde 1 haftaya sıkıştırarak izlemiştim. Belki de bu yüzdendir şimdi Brotherhood bana gerçek Fullmetal Alchemist projesiymiş gibi geliyor.

    Müthiş bir heyecan yaşadım izlerken. Şu pespembe kapanışta bile Winry'nin kapıya yürümesinde içimde inanılmaz bir heyecan vardı. Yıllarca "o ânı" bekleyen üç kişi. O an ki belki de tüm serinin gayesini içinde taşıyor. Onların 5 saniye sonra bir araya gelecekleri ve hasretin sona ereceği belli. Peki o ne zaman neyin heyecanını yaşıyorum ben? Yine ... demek lazım herhalde. Adını koyamıyorum. Bitmesinden ziyade önümüzdeki hafta yayınlanmayacak olması bana koyuyor. Yokluğuna daha bir süre alışamayacağım sanırım. Keşke her hafta ikişer dakikalık görüntüler çıksa, indirip tekrar tekrar baksam onlara.

    Bu seriyi tek bir kelimeyle özetlememi isteseler onlara cevabım "profesyonel" olurdu. Başından sonuna kadar profesyonel bir seriydi. Öyle ki kapanışında bile hiçbir noktayı pas geçmiyor; Pride'ı, yeni Führer'i, Mustang'ın gözlerini, Scar'ın kollarını, Ed ile Al'ın yeni serüvenlerini, Xing imparatorluğunun geleceğini ve hatta gönüllerin şampiyonu Hughes'ü bile atlamıyordu. Yetmediği gibi son jenerikte karakterlerin yakın geleceklerini de kare kare gösterip ortaya mükemmel bir iş çıkarıyordu. Yeni animelerin ve hatırı sayılır derecede fazla sinemacıların senden öğrenecekleri çok şey var. Güle güle Brotherhood, seni gerçekten özleyeceğim...


    3 Görüş:

    1. nedense ilk serinin tadını kaçıracakmış gibi ürkmekteyim brotherhood izlemekten. böyle bir beğeni yazısının altında söylenmeyecek bir şey belki ama, öyle hissediyorum işte bilemedim..

      YanıtlaSil
    2. Aslında ikisi de belli bir yaş profili için ideal. İlkinden çok daha sert bir seri Brotherhood ama zaman içinde bizler de büyüdüğümüzden ötekinin yeri ayrı, bunun yeri ayrı kalabilir. Tabii yakın zamanda ilk seri izlenmişse durum biraz farklılaşabilir belki de.

      YanıtlaSil
    3. cok iyiydi bu seri, 1. seride iyiydi ama bu seri başlı başına efsane oldu... teşekkürler

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi