• Angel Beats - 5





    Favorite Flavor


    Angel'ı bitirme operasyonlarından bir yenisini daha yürürlüğe koyan SSS grubu bu kez şansını test döneminde deniyor. Akılları sıra Angel'ın cevaplarını değiştirip tüm testlerden kötü not almasını sağlayacak ve bu sayede kızın moralini yerle bir edecekler. Aslında planları işe de yarıyor ve Angel Öğrenci Birliği Başkanı'nı kaybederek yenilmiş oluyor. İlk bölümde uzak menzilli tüfekle avlamaya çalışılan Angel geçen bölümde beyzbol, bu bölümdeyse sınavlarla göçertilmeye çalışılıyor. Savaşta ve aşkta her şey mübahtır demişler tamam da bu taktikleri bulmak marifet midir?

    Hepsi bir yana mizahı yerinde duruyor serinin. Yine aynı espriyi 3 kez ısıtıp bize yedirme taktiği formunu koruyor. En azından bu seferki geçen bölüme nazaran bir nebze daha komik olan "sandalye altı roket" şakası bende işe yaradı ama her bölüme tek bir espri bulup temcit pilavı gibi sunmak artık baydı. Otonashi'nin uğraşları sayesinde ismini öğrendiğimiz Angel (Tachibana Kanade / Tenshi) aslında epey normal bir karakter olduğunu bizlere gösteriyor. Büyük ihtimalle o da SSS grubu üyeleri gibi yok olmak istemediğinden onlara karşı geliyordu. Şimdi Yuri'nin planı sayesinde vasıfsız ve sıradan bir öğrenci oldu. Yerine gelen Naoi isimli başkan da en az Tenshi kadar çetin ceviz olduğunu gösterdi. SSS'in yeni saçma planlara ihtiyacı olacak.

    İlk bölümde vadedilenlerden metaforik anlamlar çıkartıp sevinmiştim ama belli ki seri pek öyle etliye sütlüye karışmayacak. Aşırı derecede ıkınıp bir benzetme yapmaya çalışırsam SSS grubunu normal bir okulun eşek şakası yapan kabadayılarına, Angel'ı ise yaşıtlarına ve yaşına göre kendine şimdiden bir hedef koymuş bir gence benzetebilirim. Angel gibiler sürüden ayrılmayı seçtiklerinden çok çabuk dışlanırlar, bunu sayısız filmde gördüğümüz gibi gerçek hayatta da mutlaka yaşamışızdır. SSS benzeri gruplar çok çabuk kurulur ve okul bitince de aynı çabuklukla dağılırlar ama okul hayatı boyunca havalı olan onlar, inek olansa Angel gibilerdir. Şimdi Angel hedefini tamamen kaybettiğinden SSS'e katılma ihtimali doğdu. Otonashi'nin sağduyusu bakalım bize daha ne kadar yol gösterecek.

    1 Görüş:

    1. Yin No Piano7.05.2010 06:15

      Katılıyorum.
      Ben de o koca koca laflar eden ilk bölümde fazla anlam yükledim bu seriye, fakat malesef gitgide daha da çok okul animesi türüne kayıyor. Halbuki okul burda amaç değil araç olmalıydı ve o ilk bölümde ettikleri koca lafları doldurmalıydı anime. Hiç olmadı seriye başlama sebebim Tenshi karakterinden bir atak bekliyorum, tek umudum o kaldı ama o da kendini yemeğe verdi.:P

      Şaka bir yana seriye Haruhi çakması diyerekten başlamıştım, o ilk bölümde ettikleri lafları, o havayı devam ettirebilselerdi belki gözümde Haruhi'yi bile geçebilirlerdi. Fakat malesef çakma bir temayla başlamış, sözünde durmamış bir seri olacak gibi.
      Devamını merak ediyorum tabi ama pek de umutlu değilim, umarım beni utandırır seri.^^

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi