• Phantom: Requiem for the Phantom - 26





    Elen


    Ve perde!

    Acımasız katiller Ein ile Zwei'ın, romantik figürler Elen ile Reiji'nin hikayeleri nihayete erdi. Dizinin değişen ED'sinin girişinde beni uzun zamandır işkillendirenin ne olduğunu bulmaya çalışıyor, buna bir isim vermeyi deniyordum. Final bölümünün final sekansına kadar bunu becerememiş olmam, Elen'in ağzından dökülen "bizler görünmeziz" kelimelerine bir anlam katamamış olmam benim kabiliyetsizliğimi değil serinin ne kadar mükemmel bir finale bizleri hazırladığını, pişmesi gereken seyirciyi kıvama getirişini kanıtlamaktaymış.

    Phantom benim için 19. bölüm sonunda tamamına ermiş, büyük bir keyifle izlenmiş, geri kalan 7 bölümü içinse "bitse de gitsek" sıkılganlığında takip edilen bir diziydi... final bölümünün son sekansına kadar. Öncelikle uyarmak gerek: Bu gerçekten de acımasız bir final ama dizinin gerçekçi karakteristiğini yansıtma açısından da bir o kadar yetkin bir final. Eh, Phantom "kötüler" diye bildiğimiz mafya dünyasının en kötüleri, belalıları olarak dışarıya sunulan katillerin dünyasını anlatan bir diziydi. Acımasız olması çok doğal ama ya gerçekçi olması?

    İşte o kısmı, o 2-3 dakikalık son jenerik sekansı sayesinde bu seri unutulmazlar arasına girip klasikler arasındaki yerini alıyor. O kısacık sekansta iki karakterin de iç seslerini kullanıp aslında birbirleriyle olan son konuşmalarını dinlerken, her iki karakterimiz belki de ilk defa huzura ermişken ne oluyorsa oluyor. Bu sekansla ilgili yapılan tahminlerin doğruluk payları var. Kimine göre Reiji'yi öldüren Elen iken, Reiji'nin düşüşünü kendini salma gibi zannedip Elen'in yere uzandığını söyleyenler de var. Bana ve genel kanıya göreyse Reiji arkadan geçen ve mafyanın tetikçisi olan arabacı tarafından vuruluyor, bunu gören Elen ise önceden baktığı (muhtemelen zehirli) çiçeğin tek yaprağını yiyerek hayata gözlerini yumuyor. Elen'in öldüğünü düşünmek için bir başka neden de arkada çalan şarkı sırasında "transparent/transparan" sözlerinin duyulmasıyla birlikte Elen'in de yavaş yavaş kaybolmaya başlaması, sanki görevini yerine getirmiş bir hayaletin hep bize anlatıldığı üzere bu dünyadan göç etmesi gibi. Reiji'nin öldüğüne eminiz. Hatta bana göre arabacının da vurduğuna emin olabiliriz. (Burası JFK cinayet teorisi gibidir) Reiji'nin sol arkasından gelen arabacı tam kadrajı doldurduğu sırada susturucudan çıkan kurşunun tıslama sesini duyuyoruz. Reiji ise sendeledikten sonra sağına doğru düşüyor ki bu da solundan bir darbe aldığını bir nebze olsun doğrular nitelikte. Ama sonuç her ne olursa olsun seyirci sayısı kadar okumaya müsait böyle bir final uzun süre hafızalardan çıkmayacaktır.

    Seri kritiği olarak benim için ilk Bee Train stüdyosu deneyimiydi. Noir, .hack gibi iki efsane seriyi halen izlememiş, Mugen no Juunin'in ise ilk bölümüne göz ucuyla bakıp tarzım olmadığından bırakmıştım. Fakat eğer tüm serilerde bu kadar özenli bir müzik seçimi ve karakter seslendirmesine gidiliyorsa Studio 4C'den sonra kendime mutlaka takip edilecek ikinci bir şirket buldum demektir. Müzikler başlı başlarına harika parçalardı ama sahneyle birlikte kullanıldıkları anlarda tam bir gövde gösterisine dönüştüler. 12. bölümde Reiji'nin artık tam anlamıyla mafya delikanlısı olduğunu gördüğümüz bölümün bir girişi vardı ki akıllara zarar. Latin Rap eşliğinde Los Angeles'ta bir suikast gerçekleştiren Reiji'yle birlikte biz de sanki mafyaya ufaktan dalış yapmıştık. Bir "Karma" var ki 19 bölüm boyunca bize Cal'ın dönüşü üzerine alenen mesaj verir nitelikte. 20. bölüm ve sonrasında gelen ikinci ED olan Transparent ise muazzam kapanışın öncü depremi gibi. Dingin ve sakin başlayan, öyle devam edeceğini düşündürten ama birden patlayan ve nakaratında feryat eden birinin yardım talebi gibiydi. Bee Train müzik departmanında kesinlikle tam not aldı. Seslendirmelerse gerçekten usta işiydi. Tüm karakterlerin seslendirmeleri yerine otururken Elen'i ve Reiji'yi seslendiren sanatçılar işlerinde muhteşemlerdi ama özellikle de Elen'in ses sanatçısı Takagaki Ayahi yüreği fırtına yeri olan, dışarıyaysa buz kalıbı imajı çizen Elen'i çok başarılı yansıttı.

    Farklı okumalara sahip finalleri her zaman sevmişimdir. Yapımcılardan net bir açıklama gelmediği sürece bu final herkesin kendi inandığı çözümlemelerle hatırlanacaktır. Bunlar da doğal olarak tartışmaları yanında getirecektir. Yine de Reiji'nin sık sık tekrarladığı sözü bir kez daha hatırlamak finali köşeye kıstırmaya müsait olacaktır: "Yaşamak için öldürmek zorundayım."
    Öldürme mecburiyeti kalmamışken...



    1 Görüş:

    1. "öldürme mecburiyeti kalmamışken" çok güzel olmuş..Peki ya Reiji'nin Elen'nin gerçek gülüşünü göremeden göçüp gitmesine ne demeli? YOksa artık gerçek bir gülüşü bile kalmadı mı Elen'in? Bence kıssadan hisse kötü adam olmanın sonu fenadır diyorlar serinin sonunda. (Ders vermek istemeseler de bu çıkıyor nihayetinde.)

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi