• Shingetsutan Tsukihime - 5


     
     


    The Arrow of the Sky

    Arc’ın okula gelmesi dikkatleri Arc ve Shiki ikilisine çekmiştir. Başından beri tüm olaylardan haberi olan Ciel, Shiki ile konuşmaya karar verir. Ciel, Arc hakkında Shiki’yi üstü kapalı bir şekilde uyarır lakin Shiki duruma pek de bir anlam veremez. Shiki, hizmetçi ikizlerden Hisui’nin usta ve efendim nidaları arasında Arc ile asıl kötü karakterimiz ve söylenene göre 18. reenkarnasyonunda olan Roa’yı aramaya koyulurlar. Bu hizmetçilerin usta ve efendim vurguları beni açıkça baymaya başladı. Bir ara Shiki’nin seçilmiş insan ve hizmetçilerin de onu korumakla görevli müritler olduğunu ya da ailesinin hala anlatılmayan görevinden
    dolayı bu şekilde davrandıklarını varsaydım. Ailesinin görevi babası öldükten sonra Shiki’ye hala anlatılmadığından ( öyle bir şey varsa tabii ki!) ikinci ihtimali eledim. Hizmetçilerin de laf salatasından başka bir özelliklerini veya herhangi bir güçlerini hala görmediğimden birinci ihtimali de eleyerek başa döndüm ve Hisui’ye beni illet ettiği için içimden birkaç küfür salladım.

    Arc ile Shiki geceleri Roa’yı arıyoz ayaklarında boş boş ortalıkta gezerken önemli bir olay mı olacak beklentisiyle haybeden heyecan yaptık. Bu aylaklık sırasında Arc’ın çevresinde ki dünyadan bir haber olmasından onun uzun süredir bir yerlerde kapalı tutulduğu (uzaydan gelemeyeceğinden) anlamını çıkarabiliriz. Ve merakla beklediğim bir olay sonunda gerçekleşti. Ciel ile Arc bu bölümde karşı karşıya geldiler. Arc’ ın “beni tekrar mı öldürmek istiyorsun” cümlesinden Ciel’in kof biri olmadığı ortaya çıktı. Ama ne olduğu hale belli değil. Ciel, Arc’ı Shiki’nin başına bir şey gelmemesi konusunda uyararak leyla bir şekilde keman konseri veren Akiha’nın aksine ( bu bölümde tek göründüğü sahne buydu ) seriye yavaş yavaş ağırlığını koymaya başlayacağını gösterdi.



    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi