• Durarara!! - 4



     

    Loneliness

    Daha önceki bölümlerde kısmen gördüğümüz Shinra Kishitani'nin ağzından bir kadın olduğunu öğrendiğimiz Selty Sturluson'u, yani "Kafası olmayan motorsikletli"yi tanıdığımız bir bölüm. Selty'nin isminin Celty olması da kuvvetle muhtemel çünkü anlatılan mazisi İrlanda'nın bir efsanesine dayanıyor ve Celtic->Celty çağrışımı belki daha yerine olur ama şimdilik myanimelist'i kendime referans seçtim. Sonraki bölümlerde ismin yazılımı nasıl olsa kesinleşir.

    Bu dizinin çok geniş bir karakter yelpazesi var. 4. bölüm itibarıyla 7 karakterle çok yakın temas halinde bulunduk ki bu sayı 24 bölümlük bir seri için fazla kaçabilir. Elbet başka karakterler de seriye dahil olacaktır. Her karakterin mazisini, iç dünyasını aktarmayı başarabilecekler mi bilmiyorum lakin şimdiye kadar çok planlı bir anlatım tercih edildi ve biz bu 7 karakter hakkında az çok bilgi sahibi olduk. Geniş kadrolu serilere bakıldığında 4 bölümde bunun başarılabileceğini göstermesi Durarara!! için büyük bir artı. Her bölümde bir karakteri diğeriyle etkileştirmesiyse bu başarısının içine saklanmış güzel bir taktik.

    Bölüme dair ilk göze çarpansa animasyon yetkinliğiydi. Selty'nin olmayan kafasının yarattığı derinliği aktarmada son derece başarılı bir animasyon kullanılmış. Öte yandan hikaye de boşlanmamış ve benim gibi Dullahan miti nedir bilmeyenler için güzel bir flashback hazırlanmış. Selty'nin kafasını aramakta olduğunu, doktor Shinra'nın da onunla ilk tanışıklığını anlatan sahneler bu iki karakterin dostluklarını başlangıçtan noktasından alıp günümüze taşımayı becerdi. Shinra'nın 4 yaşındayken insan olmayan bir varlığa babası tarafından zorlanarak yaptığı otopsiyse doktorun karakter gelişimi için kilit bir nokta teşkil ediyordu.

    Hoşuma gitmeyen bir noktaysa Selty'nin dile gelmesi oldu. Önceki bölümlerde telefonuna yazdığı yazılarla iletişim kuran kahramanımızın seslendirilmesi bana göre çok da gerekli değildi hatta onun karizmasını çizdiğini bile düşünüyorum. Keşke hep sessiz ama çok konuşkan biri olarak kalsaydı.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi