• Cutey Honey - İnceleme



    Aklı bir karış havada, her zaman eğlenmeyi ve sorumluluklarından kaçmayı seven bir kız olan Honey gelen mesaj üzerine babasının laboratuvarına gider ve babasının öldürüldüğünü görür. Panther Claw adındaki bir örgüt Honey'in babasının icat ettiği ve Honey'in içine yerleştirdiği Element Değiştirme Cihazı'nın peşindedir. O güne kadar canının istediğini yapan Honey aslında hem bir sayborg olduğunu öğrenir hem de kendini Panther Claw ile 25 bölüm sürecek bir savaşın içinde bulur.



    1973 tarihli anime birçok açıdan ezber bozan ve türleri harmanlayan bir yapıya sahip. Başkarakterin bir kadın olduğu ilk shounen anime olmasının yanında, Honey'in dövüşler sırasında geçirdiği değişim de mahou shoujo özellikleri taşımakta. Öte yandan, Honey'in düşmanlarını bazen bumerangıyla bazen de kılıcıyla kanlı bir şekilde öldürmesi her iki türün bilindik kalıplarının dışına çıkan bir tarzı yansıtıyor.

    Ayrıca, Cutey Honey'in hiç tartışmasız fanservice özellikleri barındıran ilk anime olarak karşımıza çıktığını da söyleyebiliriz. Dövüşler sırasında Honey'in o an giydiği kıyafetlerin tamamen yırtılması ve Honey'in bir anlığına da olsa çırılçıplak kalması her bölümde gösterilirken, mütemadiyen yaratılan pantsu kareler sayesinde bu fanservice tavrı da sürdürülmüş oluyor.



    70'lerdeki feminizm akımından payını almış olan Cutey Honey, aynı rutini sürdüren bölümlere (Panther Claw üyeleri Honey'e veya onun yakınlarına saldırır, Honey kötülerle savaşır ve galip gelir) sahip olmasına rağmen Honey ve hatta Panther Claw üzerinden dönemin kadınlarını yücelten bir üslubu benimser. "Bazen bir kameraman, bazen bir şarkıcı, bazen bir dilenci olsam da aslında Aşk Savaşçısı Cutey Honey'im" diyerek kendini tanımlayan Honey açıkça görüldüğü üzere toplumdaki kadınları içinde barındıran kahraman bir figürdür.

    Seri boyunca erk sahibi olan hep kadınlardır. Honey, Honey'in müdiresi, öğretmeni ve Panther Claw liderleri hep kadınlardan oluşmaktadır ve onların verdikleri emirleri uygulayanlar ise hep erkeklerdir. Bu açıdan yaklaşıldığında, atipik bir shounen gibi görünen Cutey Honey yine de günümüze kadar yerini sabitlemiş shounen kalıplarını uygulamayı sürdürür: Kullanmadan önce ismi zikredilen süper güçleri Honey de kendi silahlarını kullanmadan önce söyler; mekan, zaman ve olay örgüleri değişse de her bölümün sonunda kazanan bellidir.

    Alfred Hitchcock'un Kuşlar'ına, Şarlo'ya, Notre Dame'ın Kamburu'na, Japon mitolojisinden ejderlere ve savaşçılara varıncaya kadar pek çok meşhur esere göndermelerde bulunan seri aynı zamanda mangakası Go Nagai'nin diğer mangalarına da atıfta bulunan pek çok sahne içerir. Karakterlerini bile zaman zaman bir anime karakterleri olduklarının bilincine sokarak ("-Sen niye geldin? -Senarist öyle uygun görmüş.") alaycı bir tonda seyreden Cutey Honey ilk mahou shoujo anime olmasa da bir kadın başkaraktere sahip ilk shounen seri olmasıyla ve Sailor Moon gibi çok daha bilindik shoujo serilere ilham kaynağı olmasıyla tarihte çok önemli bir yer teşkil etmektedir.

    1 Görüş:

    1. İlk sezonu izlemedim ama OVA'ları, live action dizisi ve Hideaki Anno'nun da imzasını taşıyan uzun metrajlı uyarlamasından anladığım kadarı ile Anime tarihinin önemli örneklerinden birisi. Yine de feminist bir ilk örnek olarak olarak Ace wo Nerae ve Sukeban Deka külliyatı bana daha bir... hmmm... oturaklı gelmekte gibi.

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi