• Uchuu Kyoudai - 14+15



    İşin içine biraz daha ayak oyunları girmeye başlayınca Uchuu Kyoudai'nin 5 haftadır süren test dönemi tamamen yetişkin kafasına büründü. Herkes artık grubundaki diğer 4 kişiyi rakip gibi görmeye ve bu rakiplerini de inceden işlemeye başladı. JAXA'nın da her fırsatta bu rekabete tuz biber ekmesiyle birlikte kapsüllerin her birinde hayli sert bir yarışma ortamı gün yüzüne çıktı.

    Demek herkesin içinde varmış bir şekilde. Canımız ciğerimiz Mutta elbette ki herkese eşit mesafede yaklaşıyor ama Furuya'nın fevri çıkışları ve Nitta Reiji'nin ağır ağır dokundurmaları A Kapsülü'ndeki ortamı bayağı elektriklendirmeye başladı. Ha keza B Kapsülü'nde de durum aynı. Sınavlar başlamadan önce Nitta'nın kankası olduğunu bildiğimiz Mizoguchi de kendine rakip olarak gördüğü Kenji'ye sataşmalarını sürdürüyor. Gecenin köründe çalan alarmın peşine düşen Mizoguchi'nin gruptaki liderlik stratejilerine dair kendi kafasında ürettiği teoriler gerçekten gülünç ama ortada yıllardır verilen bir emek var ve 15 kişinin tamamının da sonuna kadar çabalamadan yarışmadan vazgeçmeye niyeti yok.

    Başlangıçta biraz hızlı bir tempo benimseyen seri zaman içinde resmen olgunlaşarak kendi süratine karar verdi ve her hafta üstüne koyarak istikrarlı bir yapıya büründü. İlk çeyreğini henüz bitirdiğimiz anime artık hiçbir şeyi aceleye getirmiyor ve tüm dikkatini binlerce kişi arasından son 15'e kalmış yarışmacılarına veriyor. Haliyle de ortaya hem haftalık izlemeye hem de maraton yapmaya müsait bir seyir çıkmış oluyor.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi