• Uchuu Kyoudai - 08



    Hoshika gibi bir insanla çalışmak isterdim. Aslında geçen bölümün vurucu cümlesiydi ama bu hafta bir kez daha yineleyince bahsetmek istedim. Adayları formlar üzerinden değerlendiren insanlarla pek çok mülakat deneyimim oldu. Madem bu kadar sabit fikirler üzerine kurulmuş kriterleriniz var, neden kimi işe alacağınızı bilgisayara seçtirmiyorsunuz? Robot gibi hareket eden insan kaynakları çalışanları! Az bir şey Hoshika'nın sözlerine kulak verseniz? Neyse ki bu blogdan kimsenin haberi yok :)

    Mutta'nın uçan kafası ve kahraman oluşu harika kotarıldı. Bu kadar eğlenceli bir hal alacağını hiç beklemiyordum, aksine iyice toz pembe bir atmosfer yaratılıp bedbaht Mutta'ya ilahi bir gücün yardım edeceğini düşünmüştüm. Şans kavramı hakkında bu kadar konuşan bir serinin kendi söyleminden uzaklaşmadığını görmek bu açıdan sevindiriciydi.

    Şimdi yeniden Mutta'nın tamamen başrole yerleşeceği Japonya'ya geri dönüyoruz. İkinci sınavı geçmesini Apo'ya borçlu olan Mutta konferansta kendisini alkışlayan hatunlara ve telefonuna gelen Serika mesajına kaptırıp iyice hülyalara daldığı için yeniden eski sersem haline geçiş yapacak. Kardeşinin vasiyetini görmesi serideki dramatik yapıyı korurken Hibito'yu koruyup kollamak isteyen Mutta'ya bir neden daha vermiş oluyor. Üçüncü sınav sürecinde kankası Kenji ve sevdiceği Serika'ya kavuşacak Mutta bakalım bu vasiyeti kafasından uzaklaştırmayı başarabilecek mi?

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi