• Upotte!! - 01



    Genkoku adında bir öğretmen Seishou Academy'de işe başlar fakat bu okulla ilgili en ufak bir fikri yoktur. Kızların gittiği bu akademideki öğrenciler hem keskin nişancılardır hem de yarı veya tam otomatik birer tüfeklerdir.

    Açıkçası ben bu animeden bayağı rahatsız oldum. Komedi ve ecchinin kol kola ilerlediği bölüm ne komikti ne de sıradanın dışına çıkan ecchi özellikleri taşıyordu. Ama benim canımı sıkan bu değil. Bir kere dört kız karakteri geldikleri ülkelere göre (Belçika, ABD, İngiltere, İsviçre) tasnif etmişler ve kızların kişilikleri üzerinden bu ülkelerle ilgili bir güzel basmakalıp mesajlar vermişler. Yetmemiş, yeryüzündeki en ucuz taktiği, şiddet ve cinselliği bir araya getirmişler. Özetle, "tamamen duygusal" amaçlarla yola çıkılmış.

    Bana göre bu seri çok tutar. İkinci sezonu bile çekilebilir. Aynı tempoyu korusunlar, gestapo gibi gösterilmiş Alman komutana benzer karakterler eklesinler mutlaka bir yerden tepki çektiklerinde reklamlarını da yapmış olurlar. O arada da birkaç tane çıplak sahne eklediler mi tadından yenmez. Yalnız, kızların aslında birer silah olmalarını yalnızca sözde bırakmasınlar. Zahmet olmazsa o silahların nasıl bir anda kızların elinde peydah olduğunu da çiziversinler.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi