• Sankarea - 03



    Sonunda Furuya'nın istediği oldu. Elinde nur topu gibi bir ölü kız var ve onu zombiye çevirmek için söz vermiş durumda. Baabu'dan bildiğimiz kadarıyla Furuya bu dönüşümü gerçekleştirecek yeterli donanıma sahip. Ergen yaşantısında kurduğu fanteziye ulaşmak için artık önünde hiçbir engel yok. Sanırım Rea'nın bedenini rezil babadan kurtarıp iksiri içirmekte biraz zorlanacak ama bunu da Rea onun yerine geçen bölümde halletti.

    Sankarea gerçekten iyi yazılmış karakterlere sahip. Hem iki başkarakterin, Furuya ile Rea'nın aralarındaki kimya çok iyi yansıtılıyor hem de yan karakterler çok keskin ve manidar profilleri canlandırıyorlar. Örneğin bu bölüme kadar görece, bu bölümdeyse tamamen gereksiz fanservice sahnelere alet edilen kuzen Ranko. Ranko'nun biraz hiperaktif ve fıkır fıkır olan kişiliği Furuya'nın etrafındaki hayatı, canlılığı, yaşamı aktarabilmek için kondurulmuş. Ranko, Furuya'nın cinsel tercihleri göz önüne alındığında Rea ile iyi bir denge oluşturuyor ve Furuya'nın hiçbir şekilde ilgisini çekemiyor (çekmeye çalışıp çalışmadığı ayrı bir konu). Aynı şekilde Rea ise depresyonu, karamsarlığı, dolayısıyla makul bir noktadan sonra ölümü çağrıştıran bir karakter-di. Furuya'nın neden bu kızdan etkilendiğini anlamak hiç zor olmadı.

    Bir de rezil rüsva baba ve çözümlemesi bana zor gelen bir anne figürü var. Baba yalnızca Rea'ya dokunmak için eldivenlerini çıkartan (soyunan) bariz bir pedofilken annenin bu rezalet içinde kendi yerini bulmaya çalıştığını görüyoruz. Belli ki Rea'nın annesi bir süreliğine de olsa bu rezalete karşı koymak için uğraşmış... hatta gün ortasında elinde şarap, üstünde yalnızca bir gömlek ve topuklu ayakkabılarla kocasını baştan çıkartmaya çalışarak daha hala uğraştığını düşünebiliriz. Fakat oracıkta gebertilmesi gereken kocası için bunlar yeterli gelmiyor ve Rea'nın annesi de istemsiz bile olsa suçu Rea'ya atıyor çünkü -belki de- kocasının sağladığı refah düzeyine fazlasıyla alışmış durumda ve bunu kaybetmek istemiyor.

    Açıkçası Furuya'dan ziyade Rea'nın ailesindeki bağlar benim çok ilgimi çekiyor. Tabii Furuya'nın hayatında da bir anne eksikliği mevcut. Belki tüm zombi sevgisini tetikleyen de bu eksikliktir. Dilerim Furuya'nın aile bağlarına da sıra gelir ama Sankarea beni sürekli gafil avlayarak o kadar ilginç bir hızla ilerliyor ki bundan sonra neyin anlatılacağını tahmin etmekte zorlanıyorum ve bundan da çok memnunum.

    3 Görüş:

    1. O kadın Rea'nın öz annesi değil mangadada söylüyor yani kadının kaba davranması kendi kızı olmadığından (Çok önemli bir ayrıntı değil o yüzden spoiler sayılcağını sanmıyorum zaten mangada bile üzerinde durmadılar)

      YanıtlaSil
    2. O halde kocasının ilgisini çekememekten dolayı sinirli, anladım. Animede bu üveylik durumu belirtilmedi ama değil mi? Ben kaçırmış olabilirim.

      YanıtlaSil
    3. Animede daha belirtilmedi mangada söylediler fakat pek önemli bir olay değildi muhtemelen 1-2 bölüm sonra burda da açıklarlar

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi