• Jormungand - 03



    Koko'nun önderliğinde adrenalin, delilik ve mizah dolu Jormungand serüveni devam ediyor. Bölümlük anlatımı seçen seriye her hafta farklı ve ilginç düşmanlarla zenginlik katılırken ana kadronun karakter gelişimleri ise gıdımlık ilerlemelerle sürdürülüyor. Bazen askerlere, bazen iş adamlarına, bazen de suikastçılara karşı savaş veren HCLI ekibi görünen o ki epey bir süre daha kazanmaya devam ederek animenin sadece aksiyon tarafını üstlenecek.

    Bu seçimin doğal olarak kısıtladığı Jormungand'ın aksiyon ve heyecan anlamında görevini yerine getirdiğini ise söylemek mümkün. Özellikle ara gaz misali kondurulmuş sahnelerin başlangıçlarında çalan parçalarla bu aksiyonun fitili yakılıyor ve genellikle bölüm sonuna kadar da tempo hiç düşmeden sürüyor. Çatlak Koko'nun görmüş geçirmiş ekibi bu bölümdeki gibi çatışmalara sıkça girdikleri için hem duruma tamamen hakimler hem de dişlerine göre bir rakip bulduklarında bunun tadını çıkarma niyetindeler.

    Tabii bu tip yapımların hepsine bir şekilde sızan mantık hataları benim canımı sıkıyor. Bu bölümdeki o küçük bahçede gerçekleştirilen çatışmada susturucunun sesini duyup siper almalar, ateş hattında elini kolunu sallayarak dolaşmalar, "o mesafeden nasıl vuramaz"lar hayli sırıtıyor ve motivasyon dağıtıyor. Yine de bölümler belli bir heyecan seviyesine ulaştıkları için galiba bu tip kusurları görmezden gelmek gerekiyor.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi