• Jormungand - 01




    Koko Hekmatyar, HCLI isimli bir silah şirketinde çalışan genç bir silah tüccarıdır. HCLI'nın resmî bir çalışanı olmadığı için farklı ülkelerde silah satarken işini gizlice yürütür. Eski savaş gazilerinden oluşan ekibine, duygusuz bir paralı asker olan ama silahlardan nefret eden Jonah katılır. Jonah'ın asıl amacı ailesinin ölümünden sorumlu olan silah tüccarlarını bulmaktır.

    Bu tip serilerin merak ve takip edilmesindeki en önemli unsur kadronun yetişkinlerden kurulması. Animelerin genelde çocuklar ve gençler üzerine yoğunlaşması Jormungand gibi serilerin fazla rakip bulamamalarına yol açıyor. Dolayısıyla da izleyicinin bu tarz bir animeyle karşılaşması ister istemez bir yenilik anlamına geliyor veya o çok az sayıdaki örneklerden birini hatırlamasına yol açıyor.

    OP'yi dinlerken bile aklıma Black Lagoon'un gelmesi bundan sanırım. Sanatçılar farklıymış ama Borderland isimli parçanın -en azından benim kafamda- Red Fraction'ı andırması bu bahsettiğim benzerlikten kaynaklanmış olabilir. Arada benzerlikler var: Vahşi bir ortam, hiç susmayan silahlar, bol kanlı infazlar ve elbette kara mizah.

    Karakterler de pek öyle (s)empati kurulabilecek türden insanlar değil. Daha en başından Jonah'ın birkaç kişiyi öldürdüğüne şahit oluyoruz. Daha sonra çocuğun bölüm boyunca tek dikkate değer tepkisi bir arabayı patlatıp kucağına oyuncak ayı düştüğündeki gülümsemesi oluyor. Aynı şekilde Koko'nun büyümüş de küçülmüş bir kız çocuğu gibi hareketleri, uyurgezerliği, iş konuşurken saykoya bağlaması bu kadının da sıradan biri olmadığını gösteriyor. Çetenin diğer üyelerinin de adrenalin bağımlısı olmaları, Valmet'in Koko fetişi bir yana bu grubun çok güçlü olduğunu ve kendi dengi bir düşman bulduğunda ortalığın nasıl yanacağını bizlere kanıtlıyor.

    Silahlardan nefret eden ve intikam peşinde koşan bir çocuk ile silah tüccarı kadının bir araya gelmesi belki de serinin gidişatı hakkında önemli bir ipucu veriyor olabilir. Henüz ilk bölümden Jonah'ın ailesini kimin öldürdüğünün söylenmediğini düşünmek istiyorum. Bu ipucu gerçekleri de yansıtsa hedef saptırmak için kullanılmış da olsa Jormungand'da pek de öyle akıl oyunlarına, işin hafiyelik yönüne kaymaya gerek yok. Sonbahar sezonunda başlayacak ikinci yarıdan önce nasıl bir karakter gelişimi yapacaklarını ve aksiyonun ne düzeye çıkarabileceklerini izlemek en mantıklısı.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi