• Ozuma - 01





    Toprakların kuruduğu ve denizlerin yok olduğu apokaliptik bir dönemde geçiyor seri. Benim en çok sevdiğim bir durumdur bu. Bu yüzden iki kat iştahlı bir şekilde açtım gözümü… Maya isimli gizemli bir hatun, orduya ait bir birlik tarafından kovalanırken esas oğlanımız olan (ne yalan söyleyeyim ilk başta kız sanmıştım herifi) Sam Coin olaya müdahil olur ve kum denizinin içinden çıkan bir ozuma yüzünden kuma batmakta olan Maya’yı kurtarır. Maya ile birlikte çalıştığı gemiye giden Sam beklemediği bir durum içerisinde buldu kendini. Maya yüzünden ordu birlikleri ile gemi mürettebatı karşı karşıya geldi. Geminin jartiyerli kaptanı da Maya’ya arka çıkınca çatışma kaçınılmaz oldu…

    İlk elin günahı yoktur misali ilk bölümünde günahı yoktur desem yalan söylemiş olurum. İlk olarak gorilden çıkma aşçı ile Sam arasında geçen mizah yoksunu bir sahne yüzünden sinirden gülmedim desem yalan olur. İkinci olarak diyaloglar berbat ve klişe geldi açıkçası. Özellikle Sam’in ilk sahnelerden birinde “nani” diyerekten sayıklaması bana acayip itici geldi. Bir klişe de maskeli komutan vakasında. Umarım o maskenin haklı bir gerekçesi vardır.

    Son olarak bölüm süresine gözüme takıldı. OP-ED’yi çıkartırsak 20 dakikalık bir bölüm izledik. Altı bölüm sürecek bir seri için bölüm süresi oldukça az. Aslında 1-1,5 saat arası sürecek bir sinema filminin altıya bölünmüş halini izlemiş olduk. Broken Blade gibi her bölüm 40-50 dakika arası olsaydı daha güzel olurdu. Şimdilik çizimleriyle 80’lerden çıkma gibi görünen bu seriyi nostaljik bir tat alma umuduyla takip edeceğim.

    2 Görüş:

    1. Afişini ilk gördüğümde aha eski usül bir kıyamet sonrası geliyor demiştim. Hatta maskeli elemanda bir Captain Harlock saklıydı sanki. Takip listeme aldıktan sonra da buradaki yazıyı beklemeye koyuldum.

      Ama gerek yazı olsun, gerekse konulan resimler olsun ümitlerimi söndürdü açıkçası. Eski usul çizimler beklerken yukarıdaki ekran görüntüleri bir sol kroşe geçirdi, ardından bir post-apokaliptiğin olmazsa olmazı afilli diyaloglar da fos çıkınca sağlam bir kombo yedim doğrusu. (Sol kroşe-Sağ Kroşe-Aparkat)

      Bu mini seri benim için -daha izlemeden- doğrudan çöpe gitmiştir. Sağolasın GdA, sağolasın Animedyum :)

      YanıtlaSil
    2. Yorumunuz için teşekkürler. O kombolardan bir kaç tane de ben yedim :)

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi