• Chihayafuru - 24



    Chihayafuru'nun sektördeki bir boşluğu doldurduğu geçen haftaki haberle birlikte artık iyice netlik kazandı. Japon kültürünün saklı kalmış güzelliklerini anime aracılığıyla tanımak benim hoşuma gidiyor. Her ne kadar tür odaklı serilerde (polisiye, gizem, komedi, korku vs.) bir önceki serinin neredeyse kötü bir taklidini izliyormuş hissi alsam da Chihayafuru gibi spesifik bir temaya sahip serilerin artmasından şikayetçi değilim. Mümkünse karutanın iyice derinlerine inelim. Chihayafuru'da stratejisine odaklanılmış bu spordaki şiirlerin farklı yanlarını Utakoi'de görelim.

    Başkarakterlerini finalde oynatmayan, onların bu müsabakayı izlemelerini bize aktaran bir seri Chihayafuru. Chihaya'yı hep gözü yaşlı bırakan, Taichi'yi hep mesafeli kılan, Arata'yı hep dışlayan bir seri. Fakat karakterlerine karşı acımasız davrandığını söylemek hata olur. Onları kendi yarattığı dünyanın en tepesine yerleştirmeyen, onların da yenilebileceklerini tekrar tekrar gösteren, yani kısacası karakterlerini kahramanlaştırmayan bir seri Chihayafuru. Mükemmel bir Slice of Life örneği.

    Gelecek hafta ekrana veda ediyor bu anime. İkinci sezon haberinin derhal gelmesi; Arata-Taichi-Chihaya üçlüsünün akıbetlerinin, karuta takımının başarılarının, Queen ve Master gibi yan karakterlerin daha detaylı anlatımlarının yapılması vb. mutlaka gerekiyor ama büyük ihtimalle bunların hiçbiri gerçekleşmeyecek ve bu anime zaman içinde mangaya atılan pas kategorisine kadar inecek.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi