Hayırlı işler! Misaki oğlanmış... desem de inanmayın çünkü kütüphanecinin dediği gibi lanet bir kere başladığında insanların hafızaları değişebiliyor. Bu da doğal olarak Kouichi'nin gelişinden itibaren yaşananların ne derece gerçek ne derece hayal olduklarını müthiş bir muğlaklığın içine gömüyor. Hatta ortada gerçekten bir lanet olduğunu, bu lanet sonucunda ölen insanların gerçekten öldüklerini ve kütüphanecinin ağzından çıkan her lafın gerçekliğini güvenilmez kılıyor.
Bu muğlaklıktan doğan güvenilmezlik belirgin bir gerilim yaratmak için düşünülmüş iyi bir strateji. Hiç şüpheye yer vermeyecek kadar mükemmel bir ses kullanımı ve sinemasal bir yönetim performansıyla bu stratejiyi birleştirince son derece normal olarak önümüze iyi bir anime çıkıyor. Fakat Another sadece germekle ve kendi hikayesini anlatmakla yetinmiyor. Biraz daha fazlasını deniyor ve bunda da şimdiye kadar döktürüyor.
Nedir bu "biraz fazlası"? Korku türü olarak yaftalanan ve kullandığı kan ve ses efektleriyle bir bakıma bunu kendi de kabullenen Another işin aslının gizemde yattığını ve insanları asıl korkutacak unsurun bilinmezlik duygusu olduğunu çoktan çözmüş. Geçen hafta bu serinin korku edebiyatına çok hakim olduğundan bahsetmiştim, en azından bende uyandırdığı hissiyat bu yöndeydi. Bir adım daha ilerletelim: Another polisiye/gizem edebiyatına de sonuna kadar hakim bir seri.
Önce Mei'nin ölü olduğuna inandık, şimdi yaşadığına inanıyoruz. Oysa Mei şu iki cümleyi aynı bölüm içinde sarf edip inandıklarımızı ve inanacaklarımızı yerle bir edebiliyor: "Ölü olmadığımı biliyorum." "Ben de annemin kuklalarından biriyim." Aynı şeyler Kouichi için de geçerli. Önce Kouichi'nin canlı olduğuna inandık, şimdi babasının telefondaki yarım kalan cümlesiyle içimize bir kurt düştü. Ama komedi yaparken bile şaşırtarak korkutan Another'ın asıl başarısı, bu ölümlerin doğaüstü güçler (hayalet, lanet, büyü vs.) tarafından mı yoksa kanlı canlı bir(kaç) katil tarafından mı gerçekleştirildiğine dair hiçbir ipucu vermiyor oluşu. Öyle görünüyor ki serinin sonuna kadar da vermeyecek hatta umarım bittikten sonra bile verip vermediğinden emin olamayız.
p.s. Kırmızı ve yeşil gözler bilindik en eski göndermelerden biri olabilir mi?
rica etsem izlediğiniz bölümle ilgili düşüncelerinize daha çok yer verirmisiniz teknik şeyler yerine şimdiden teşekkürler :) yazılarınızın devamını dilerim
YanıtlaSilAslında o teknik detaylar da benim düşüncelerim ama biraz değişiklik fena olmaz tabii :)
YanıtlaSilBu arada "siz" zamiri bende kaşıntı yapıyor, "sen" daha bir içten, daha samimi...