• Moretsu Pirates 1-2



    -Korsanlarla ilgili bir seri.
    -Severim böyle şeyleri. Acaba One Piece’e mi benziyor? OP gibi kusursuz bir seriyi taklit etmeye çalışacak bir armut var mıdır bu dünyada?
    -One Piece’le ne alaka! Bir kere konu uzayda geçiyor. Tema farklı ve hikayede farklı doğal olarak.
    -Bak bu iyi oldu, o zaman kesin takibe alınmalı.

    Bir seriyi böylesine olumlu önyargılarla sahipken izlemeye başlamak o seri için büyük bir şans. En başta kendini bir basamak üste atar. Üçüncü sınıf bir seri ise izleyen için ikinci sınıf, ikinci sınıf bir seri ise birinci sınıfa direk terfi eder. Neden etmesin ki! Hem uzayda geçip evrenin sınırsızlığında (burada kastedilen sınırsızlık uzamsal ve bilinmezlik) cirit atacak hem de bunu korsanlık sosuyla süsleyeceksin. iştah açıcı…

    İşte bu duygularla başladım seriyi izlemeye. İlk iki bölümde babası ünlü bir korsan olan Marika Kato’nun babasının ölümünden ve aynı zamanda varlığından haberdar olmasıyla beraber babasının uzay gemisi olan Bentenmaru’nun kaptanlığına geçip geçmeyeceğiyle ilgili vereceği karar çevresinde döndük dolandık. Bu arada tayfadan iki elemanın bu süreçte bir yandan Marika’nın yeteneklerini gözlemlerken bir yandan da başına bir iş gelmesin diye kolluyorlardı. Olayın içine Marika’nın sınıfına yeni transfer olan ve neci olduğu bilinmeyen gizemli karakter olarak Kurihara sokularak izleyeni düşünmeye sevk eden, hafiften kaotik bir ortam yaratılmaya çalışılmış izlenimi aldım.

    Peki bu iki bölümde ne olmadı sorusuna gelince. Birinci olarak ilk iki bölüm bende istediği etkiyi yaratamadı. Şöyle uzayda geçen hatta Marika’nın babasının ölümünü göreceğimiz bir savaşla açılsaydı daha bir güzel olurdu. Lakin bize sunulan hikaye başkaydı. İkinci olarak lise öğrencisi ana karakter durumu konusu okul ve arkadaşlık olmayan bir seri için itici ve sıkıcı bir durum. Üçüncü olarak uzay,evren ve korsan temaları çerçevesinde aksiyonun ilk iki bölümde neredeyse sıfır olma durumu seri için eksi puandı.

    Olumlu olarak söyleyebileceğim noktalar ise op-ed fena değil. Özellikle ed’yi daha çok beğendim diyebilirim. Bunun dışında ed’de gördüğüm karakterler resmen seri için ağzımın suyunun akmasını sağladı. Son olarak seride daha her şeyin başındayız. Hikaye olarak çok iyi bir hammadde var gibi. Senaristler ya bu hammaddeyi kullanıp seriyi vezir edecekler ya da rezil edecekler.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi