• Mirai Nikki - 12-13



    "Bak buraya! Ben şimdi seni gebertmek istiyorum çünkü Tanrı olma amacım var ama seni hemen öldürmesem daha heyecanlı olmaz mı? Hem ben de bu sayede gelecek bölümlerde süre yakalama şansına erişirim hem sen de gençsin, güzelsin, yakışıklısın, daha önünde uzun bir ömür var, yazık olmasın" sloganını sürdüren Mirai Nikki bir bakıma bu sloganı değiştirmeye çabalıyor.

    Artık yergi raddemin sınırlarına geldiğim için iki haftada bir yazmayı tercih ettiğim Mirai Nikki 12. bölümüyle yukarıdaki sloganı tekrarlarken 13. bölümüyle "nihayet" vadettiklerini uygulamaya başlıyor. Serinin koca bir yarısı, yaklaşık 3,5 aylık süresi bu 13. bölümle bir anda daha da değersizleşirken hiç değilse bundan sonraki sürecin ilgimizi çekme ihtimali var.

    Patır patır harcanan günlükçülerin yarısı hayatta kalmışken neden serinin ilk yarısının çok zayıf senaryo gelişmeleri ve aynı şekilde zayıf karakter inşalarıyla heba edildiğini anlamıyorum. Kötü bir yönetmen performansı, deyip geçmek lazım herhalde.

    Neyse, sonuçta serinin izlemeye değer tek karakteri sonunda kafayı sıyırdı. Sonradan eklenen Akise Aru sayesinde azıcık da olsa bir gizem havası yaratılmışken Yuno'nun iplere alması gayet iyi bir zamanlama sayılabilir. Gerçi Mirai Nikki'nin bu çok kötü yönetmen performansıyla daha ne kadar tökezleyeceğini (tökezlemiyor, artık yuvarlanıyor ya, hadi neyse) düşündüğümde pek heyecanlı olamıyorum ama en azından izlenebilirliği artmış bir anime var şimdi önümüzde.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi