• Another - 1



    26 sene önce, bir ortaokulun 8. sınıf dersliğinde 9. sınıf dersliğinde Misaki ismindeki bir kız -güya- bir kaza sonucu ölmüştür. Sınıf arkadaşlarınca sevilen, sporda başarılı, takdirlik bir öğrenci olan Misaki'nin ani ölümünden sonra sınıf arkadaşları mezuniyete kadar sanki Misaki yaşıyormuşçasına hayatlarına devam etmeye karar vermişlerdir. 1998 yılının ilkbaharında Sakakibara Kouichi isimli bir çocuk bu sınıfa katılır ve sınıfın korku veren atmosferi Kouichi'nin şüphelenmesine yol açar. Özellikle de göz bandı takan ve her zaman tek başına resim çizen Mei Misaki adındaki güzel, soğuk kız.

    Şükürler olsun ki, kendi çapımda yarattığım beklentileri karşılayan bir anime! Hanasaku Iroha'nın ardından yine animasyonda tam isabetle başlamış bir P.A. Works! Tüyler ürpertici harika bir atmosfer ve Stephen King okuyan bir başkarakter! Gidip dilek falan mı tutsam...

    İlk bölüm aslında bu atmosferi yaratmaktan öteye geçip senaryo hakkında pek bir ilerleme kaydetmiyor ama zaten ilerlemenin kendisi bu atmosferin yaratılması. Feci şekilde tuhaf davranan öğrenciler ve öğretmenler ve hatta Kouichi'nin ailesi bu kasaba hakkında inceden bir Twin Peaks ayarsızlığını akla getirmiyor değiller. Elbette, David Lynch'in yaptığı kadar acayipleşecek bir seri gibi durmuyor Another ama seyirciyi içine çekmeyi çok iyi başardığını daha ilk bölümden kanıtlıyor.

    Seslendirmeler de karakterlerin (özellikle de Kouichi'nin) davranışları ve tepkileri de o kadar ölçülü tutulmuş ki, basmakalıp bir anlatımla karşı karşıya olmadığımızın müjdesini veriyorlar. Donuk kareler, hareketsiz karakterlerin 3-4 saniyelik planları ve anlık beliren imgeler (kuklalar gibi) öve öve bitiremediğim atmosferi zenginleştiriyorlar. Nazar değmesin diye daha fazla uzatmıyorum ama gelecek bölümü kulaklıkla izlemeyi şimdiden iple çekiyorum.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi