• Area no Kishi - Brave 10 - Poyopoyo Kansatsu Nikki - Tantei Opera Milky Holmes 2 - Zero no Tsukaima F




    Yeni sezonda başlayan animelerin ilk bölümlerini izledikten sonra hangilerini takip edeceğime dair izlenimlerimin yer aldığı yazıda tam anlamıyla klasik bir futbol serisi Area No Kishi, astım-kestim-ben şimdiden sevdim Brave 10, toparlak kediden kısa bir parodi Poyopoyo Kansatsu Nikki, bolca loliconla çocuksu bir dedektiflik hikayesi Tantei Opera Milky Holmes 2 ve dördüncü sezonundaki fantezi-macera Zero no Tsukaima F serilerine yer veriyorum.

    Area no Kishi
    [The Knight in the Area]

    OP başlangıcında ekrana gelen anime ismindeki yazı karakterlerinden bile anlaşılacağı üzere Area No Kishi çok alışıldık bir futbol serisi. Top çizimlerinde yer yer perspektif hatasına düşülen, seslendirmeleriyle vasatı yakalamış, pek de öyle fazla bir yenilik sunmayan bir anime. Bu alışıldık/sıradan format içinde futbolu çok seven bir başkarakteri, onun nemrut ama yufka yürekli ağabeyini, gizemli ve albenili bir kız karakteri ve doğal olarak farklı farklı çocukları barındıran Area No Kishi bende yepyeni bir spor serisi izlenimi uyandırmadı. Tam orta halli bir seyirlik gibi görünüyor.

    Brave 10

    Samuray Kirigakure Saizou umursamaz bir serseri gibi görünmesine rağmen Isanami'ye yardım etmeyi kabul eder ve olaylar gelişir... diyerek kestirip atmamak lazım çünkü aksiyonun hayli yüksek, diyalogların kaliteli ve temponun iyi ayarlandığı bir seri Brave 10. Sengoku çağından besleniyor ve birtakım gizli güçlerle karakterlerini donatıyor. Açıkçası serideki Sanada Yukimura karakterinin gerçekten yaşamış bir samuray olmasının yanında seride bir de Hattori Hanzo isminde bir karakter bulunuyor. Karakterlerin hepsini incelemedim ama ilk intiba bu serinin blogda haftalık yer alacağı yönünde. Saizou'nun bozuk ağzı ve fevri çıkışlarıyla inceden Mugen (Samurai Champloo) havası estirmesi de işin kaymağı açıkçası.

    Poyopoyo Kansatsu Nikki

    "Toparlak kedi" Poyo, Poyo'nun ailesi ve günlük yaşantısında etrafındaki insanlara odaklanan, hayatın içinden bir anime. Eh, yani! Recorder to Randoseru'dan sonra bir başka 3 dakikalık parodi daha. Bu sezon herkes işin kolayına mı kaçıyor, anlamadım. Seri fena değil ama iki kez güldürmekten öteye geçmekle hiç uğraşmayacak sanırım.

    Tantei Opera Milky Holmes 2

    Bu serinin kış sezonunda yayınlanacağını unutmuşum. Hoş, hatırlasam de bir şey değişmezdi ama silme lolicon dolu ve hayli çocuksu bir atmosfere sahip Tantei Opera'nın J.C. Stuff isimli adı batasıca stüdyo tarafından üstlenildiğini görmek bana yeter de artar.

    Zero no Tsukaima F

    Serinin dördüncü ve son sezonu. Saito ve ekibi, Tabitha'dan başarıyla kurtulduktan sonra Magic Academy'e ve günlük, sıradan hayatlarına geri dönerler. Fakat Henrietta'nın verdiği gizli bir emir Saito ve Louise'i, yanlarında Tiffania ile birlikte Romalia'ya gönderir. Eh, ilk 3 sezonu izlemediğim için bu sezonu da izlememde bir neden yok ama ilk bölümden anladığım kadarıyla kendine ait fantastik bir dünya yaratmış Zero no Tsukaima F iyi bir macera arayanlara güzel bir alternatif sunabilir.

    3 Görüş:

    1. Ama Zero no iyi bir seridir. Ecchi öğeleri genelde sözdedir, ama aksiyon ve karakter açısından ben çok seviyorum (itiraf ediyorum aha) Tavsiye ederim hani :)

      Şu Brave 10'u merak ettim, futbol animelerini Tsubasa zamanında kapadım ben, ona bakacağım :)

      İnceleme için teşekkürler^^

      YanıtlaSil
    2. Tam hakim olmadığım serilere giydirmiyorum genelde :) Senin tavsiyeler nokta atış oluyor, müsait bir zamana sıkıştırmak isterim.

      Benim bayağı hoşuma gitti Brave 10. Format Hakuouki'yi andırıyor (1 hatun, onun etrafındaki yığınla erkek) ama seinen ağırlıklı olduğu için sadece andırıyor. Sanki sezonun aksiyon namına en dişe dokunur serisi olacak.

      YanıtlaSil
    3. Zero no için giydirebilirsin. Sonuna kadar klasik tsundere ve klişe karakterler 0 yaratıcı bir senaryo ve karakter gelişimi bla bla bla bla uzar gider. İzlemeyerek iyi yapmışsın kısaca.

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi