• Area No Kishi - 02





    Çok güzel bir kompozisyon izledik ikinci bölümde. Neyin kompozisyonu diye merak edenlere hemen söyleyeyim. Abi ve kardeş arasındaki ilişki ve bir nevide çatışmanın kaynağı çok güzel açıklandı. İşin duygusal yanı ağır bastı. Birbirleriyle ilgili düşüncelerini açıkça ortaya koymuşlardı. Çok güzel toz pembe ortam yaratılmıştı ki işin doğası gereği hemen ortamı bozdular. İyide oldu. Yapış yapış duygusallık bir yerde adamı hasta eder. Zamanında müdahale…

    Bölümde hoşuma gitmeyen nokta ise antreman maçının çok sığ bir şekilde verilmesiydi. Diğer karakterle ilgili hiçbir şey öğrenemedik neredeyse. Sadece kenarda bekleyen Nishijima ve Nakatsuka’nın diyaloglarından az çok karakterlerini öğrenebildik. Onun dışında takımdaki diğer oyuncular ve onların teknikleri ile ilgili bir şey öğrendiğimiz yok. Antreman maçı resmen iki kardeş arasındaki tavşan kaç tazı tut tarzı oyununa döndü.

    Bir parantezde Kakeru ile parkta antreman yapan maskeli eleman için açıyorum. Umarım maskeli eleman kolayca tahmin edeceğimiz seven nam-ı diğer Nana çıkmaz. Yani çıkmaması lazım. bu bölümde bunun böyle olduğuna dair ipuçları verdiler. Ama hala inanmak istemiyorum. Bu kadar basitlik serinin değerini düşürür gözümde.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi