• Un-Go - İnceleme



    Fuji TV'deki yayın kuşağı noitaminA'da yayınlanan Un-Go bu kuşağa ait pek çok animenin olduğu gibi yine yetişkinlere hitap eden ilginç bir polisiye. İkinci Dünya Savaşı sonrasında kaleme aldığı öyküler ve romanlarla adından söz ettiren Sakaguchi Ango'nun kısa öykülerinden uyarlanan anime de çok az uzak bir gelecekteki, savaş sonrası yaşantı içindeki gizemlere odaklanıyor.

    Halk arasında sürekli hor görülen dedektif Yuuki Shinjuurou ve yardımcısı Inga 11 bölümlük seri boyunca çoğunluğunu cinayetlerin oluşturduğu suçların üzerindeki sis perdelerini kaldırmaya çalışıyorlar. Shinjuurou ile Inga'nın arasındaki bağın nereden kaynaklandığını öğrenmek için animenin son bölümünün son sahnesine kadar beklememiz gerekse de bu ikili, saklı bırakılmış ve açık edilmiş yanlarıyla iyi bir kimya yakalıyor ve Un-Go'yu taşımayı başarıyorlar. Bir yapay zeka olan Kazamori'nin de katılmasıyla takım tamamlanmış oluyor.

    Un-Go gizemler ve bu gizemleri aydınlatmak üzerine kurulmuş polisiye bir seri. Edebi eserlerden uyarlanmış olmasının avantajını Bones gibi kalburüstü bir firmanın animasyonlarıyla birleştirince ortaya gerçekten kaliteli ve ne yaptığının bilincinde olan bir anime çıkıyor. Büyük çoğunluğunu diyalogların ve hatta monologların kapladığı Un-Go hayli karmaşık gizemler sunuyor ve bunları çözerken asla aceleci davranmıyor. Bazen tek, bazen iki, bazen de 3-4 bölüm sürecek kadar detaylı kurgulanmış gizemleriyle sürükleyici ve geçmiş bölümlerde işlenmiş konuları ilerleyen bölümlerde yeni hikayelerine katabilecek kadar da marifetli bir seri Un-Go.


    4 Görüş:

    1. İyi ki devam etmişim. Novelistten sonra tüm düşüncelerim değişti. Animeyi Bettenou kurtardı diyebilirim :) Teşekkürler.

      Son 4-5 dedektif/polisiye temalı animelere bakıyorumda UNGO bir kombo breaker durumu yaratmış, iyiki de yaratmış. Bu türe bakış açım biraz daha değişti.

      YanıtlaSil
    2. Bence de Bettenou'nun inanılmaz bir etkisi oldu. Sırf onun üstüne kurulmuş bir anime bile harika bölümler sunabilirdi.

      Bu anlatım türü nedense hep eski kitaplardan/hikayelerden besleniyor, yenisini bulmakta çok zorlanıyorlar. İyi bir gizem yaratmaya nedense kimse tenezzül etmiyor. Gerçi Un-Go da ilk 5-6 bölümünde birebir uyarlama yapmayı tercih etti ama bildiğim kadarıyla novelist arcı sonrasındaki hikayelerde bir parça özgünlük... hadi doğru terimle, sadece esinlenme yapıldı.

      Ne olursa olsun, polisiye anlamında berbat geçmiş bir senede en çok sivrilen anime oldu benim için.

      YanıtlaSil
    3. Sezon başlamadan izlemeyi düşünüyordum, ama Guilty Crown ve MN gibi serilerin ilk bölümlerini izleyip allak bullak olunca buna el uzatmaya korktum. Yazdıklarından sinir zıplatmayacak bir seri olduğunu anlayarak cesaret buldum.

      YanıtlaSil
    4. O ikisiyle mukayese kabul etmeyecek kadar ciddi ve ağır başlı bir seri Un-Go. Sinir stres sahibi yapabilecek tek noktası bazı yerlerde kantarın topuzunu kaçıran diyalogları ama en nihayetinde gerçek bir noitaminA serisi.

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi