Taşlar yerine oturuyor. Tabuki'nin Himari'yi kaçırdığı bölümden beridir hummalı bir final süreci sürdürülüyor. Çok az cevap almış olmamıza rağmen soruların katlanarak arttığı o ilk bölümlerden eser yok. 22 haftadır Penguen'i takip etmiş olanların gayet iyi bildikleri gibi, bu animenin kendini ifade etmesi üç nokta, soru işaretleri ve hayrete düşüren ünlemlerle oluyor. Yarım kalmış cümleler, cevapları verilmemiş sorular, afallatan gelişmeler... Penguen'in hala üstüne vazife birkaç işi kaldı.
Evet, geçen hafta bu seriye dair minicik başarılarımdan birine daha imza atmışım. Aslında "daha" demek belki yanlış olabilir, hepi topu 3 tane falan doğru çıkan öngörüm oldu. Pembiş saçlı doktorun geçen bölümde aydınlatılan geçmişi ve şimdiki zamanda olmayan mevcudiyeti, Kanba'nın beynini yıkadığını doğrulayan bir açıklamayı yanında getirdi. Baba ve Anne Takakura da öldüklerine göre Adem ile Havva'ya elmayı yediren yılan, Himari ile Kanba/Shouma arasına giren doktor Sanetoshi ilginç bir kötü adam profili çizmeye devam ediyor. Bir yandan bu meşhur tren saldırısının arkasında da Sanetoshi'nin olduğunu düşünmüyor değilim ama Penguen'den bunun yanıtını beklemek abesle iştigal olacaktır.
Serinin, derdini anlatırken genellikle mistisizm ve romantizm arasında mekik dokuduğunu biliyoruz: Hala aydınlanmamış yığınla gizemli unsur var ve hepsinin sonu bir şekilde kader-sevgi çekişmesine dayandırılıyor. Kanba sevdiceği Himari için dünyayı yakıp yıkmaya hazır çünkü paramparça çocukluğunda ona bir yara bandıyla ilk sevgi gösteren kişi Himari. Yuri'nin sevgilisi kırılmış kalbine pansuman uygulamak için çok vahşileşebiliyor ve yine Yuri'yi seven bir başka kişinin, Tabuki'nin kendini siper etmesiyle hedefi şaşırabiliyor. Tabuki -belki de- ölüm döşeğindeyken, son arzusunu içimizi cız eden bir tonda söyleyiveriyor: "Tek istediğim, sevildiğimin söylenmesi."
Himari ise Kanba'ya duyduğu sevgi, beyni yıkanmış bu çocuğu kurtarabilmek adına "bir kez daha" kendini ölümün kollarına atabiliyor. Bölümlerden birinde Himari'nin vakti zamanında günlüğü kullanmış olabileceğini düşündüğümü söylemiştim. Himari veya başka biri... ama mutlaka bu günlük Himari'nin ilk ölümünü engellemek için kullanıldı. Bunun cevabını Penguen vermeyecekse de ben veriyorum.
Bir de Shouma var tabii. Yine bir alt metinle ufak bir kutuda şekillendirilen Shouma ne anlatmaya çalışıyor? Yoksa o da mı vakti zamanında istenmeyen bir çocuktu ve Child Broiler'ın yolunu tutmuştu? Eğer durum bu kadar sağlam bir döngüye girmişse onu kurtaran kimdi peki?
Sevgili abisi tarafından bu bataklıktan çok önceleri kurtarılmış Masako, sevgili abisi için kendini feda ettikten sonra yaşayacak mı? Kanba kurtulup akıllanacak mı? Elinde tuttuğu günlükle aydınlık (bir geleceğe) sokakta doğru yürüyen Ringo kalbi bu kadar kırılmış insanlara yardım edebilecek mi?
Himari'nin girdiği odada karşılaştığı geçmişi gibi, Penguen'in sihirleri eminim devam edecektir. Ha keza, benim bu seri boyunca kullandığım yüzlerce soru işareti de.
2011 yılında izlediğim ve izliyor olduklarım içinde bu yapımın yeri çok başka. Penguenlerinden, karakterlerinden, müziğine kadar... En farklı kılan ise hikayesini aktarmasındaki başarısı. Bilinmezlikler içinde yüzmenin keyfini tarif edemiyorum. Masal gibi aktarması ise mest ediyor. Az kaldı ya ona yanıyorum :)
YanıtlaSilAslında bu seriyi bir yere oturtma konusunda ben de seninle aynı görüşteyim ama hala çok oturaklı bir finale ihtiyaç duyduğunu düşünüyorum. Şu "hayalet" eklentisi bile bir tereddüt uyandırıyor bende.
YanıtlaSilÖzellikler konusunda bence animasyonu da eklemeliyiz (gerçi o 3 noktada saklı sanırım) ki senenin en iyi animasyonu gözüyle bakıyorum.
Finallerin önemli olduğunu kabul eden biriyim, ama her şey olmayacak bu seri için. Şu ana değin verdiği keyfi silip atmam mümkün değil. Tabii dediğin harika bir finali de hevesle bekliyorum :)
YanıtlaSilAslında animasyonu yazacaktım ama kişisel olarak en beğendiğim unsurunu gölgelemesin diye caydım :D Bence anlatımın animasyondan çok önemli olduğuna harika bir örnek oldu bu seri. Animasyonu güzel olan bir seri için çelişki gibi duruyor belki dediğim, ama hissiyatim bu. Değişkenlikler içinde olaylar, davranışlar yedire yedire aktarılıyor. Kunihiko Ikuhara'nın hem çalıp hem söylemesinin etkisi sanırım. Dünyasını hayal ettiği gibi yansıtıyor.