• Guilty Crown - 10-11



    Gün geçmiyor ki Guilty Crown beni şaşkınlıklardan şaşkınlıklara gark etmesin. Shu yine vazgeçiyor... ve sonra geri dönüyor. Artık bu çocuğun bir noktada bence asla büyümemesi gerekli. Bu kadar yerinde saymayı başaran bir insanın sıfır gelişme yaşaması en doğrusu. Keşke Gai başrol olsaydı, en azından iyi kötü bir duruş görürdük. Şimdi tek gördüğümüz tereddütler silsilesi. Üstelik sonunda ne olacağı, Shu'nun hangi tarafı seçeceği de belli.

    10. bölüm genelde anime finallerinde, hadi final demeyeyim de kapanış sürecinde (genellikle de sondan bir önceki bölümde) görmeye alıştığımız türden bir Deus Ex Machina atmosferi yaratıyor. Koudou üstadın gelişiyle ufak çaplı bir darbe ve büyük çaplı bir katliam gerçekleştiriliyor. Gai ve Undertakers her zamanki gibi aksiyonu sevdiklerinden bu kez doğrudan askeri üssü basmaya karar vermişler. Maksat hayatımıza hareket gelsin.

    O kadar da dalga geçmemem lazım aslında çünkü GC'nin iyi yaptığı sayılı işlerden biri de bu aksiyon temposunu neredeyse her bölümünde sürdürmek. Shu'nun tereddüt bombardımanı arasında illa ki bir yerlere dalan Undertakers her hafta atlayıp zıplıyor, serinin yine iyi yaptığı o sayılı işlerden biri olan animasyona fırsat sağlıyor.

    Konu veya senaryo? Az buçuk tahmin edilebilir bir rotaya sahip. Nedir bu? Koudou tanıdığımız bir karakterin, büyük ihtimalle de Shu'nun veya Gai'nin babası. Tipik "Ben vatanım için çocuğumu bile silerim icabında" ayağını çekeceği ve Shu veya Gai tarafından mağlup edileceği bölümü bekleyedursun şimdilik kendi çapında eğlenip atmosfere çeşitlilik katıyor. Shu'nun asla bir romantizm yaşamayacağı kızlar, Inori ve Hare ise bir kenarda "çıkmaz deme Shu, şansını dene Shu" ümidiyle bekletiliyorlar ama hiç öyle kuzu kulağım, aşkitom, bal böcüğüm falan gibi nağmelere girilmeden bu seri sonlanacaktır. Ha, belki en sonda açık kapı bırakıp hayallerimizde yaşatabilirler bu aşkı ama hiç zannetmiyorum.

    Nihayetinde artık sıkıldıkça ileri sarmaya da başladım. Nasıl olsa hep aksiyona hazırlanmak ve bütçeden kısmak için bir ton gereksiz diyalogla ekranı dolduruyorlar. noitaminA nere, Guilty Crown nere...

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi