"Kötü kadın" ezberini bir çırpıda silen Masako'nun çocukluk yılları yarı dramatik, zalim dedesine karşı beslediği nefreti oldukça komik, geleceğe dair planları ise serinin her zamanki tutarlılığında gizemli bir anlatımla paylaşılıyor. Günlüğün peşinde koşmaya başladığından beridir amacının (Mario'yu kurtarmak) altını (Mario neden o durumda?) bir türlü netleştiremediğimiz Masako'nun niyeti yine tam keskinleşmese de teori üretmeye fırsat veren bir konuma getiriliyor.
Karakter ilişkileri ve olay örgüsünün girift yapısı, herhangi kesin bir tahmine imkan vermeyişi bu serinin en büyük başarısı. Penguen'in bizlere tanıdığı bu zayıf "görüş menzili", karakterlerin anlatıcı rolünü üstlendikleri karmaşık, etkileyici, garip ve yer yer iğrenç hikayeleri beraberinde getiriyor. Animenin asıl hikayesinin yerinde saydığını söylemek abes olur ama izleyiciyi tek bir yolda yürütmekten kesinlikle kaçtığını, hatta yer yer yolunu şaşırttığını söylemek mümkün.
Böylesine üst düzey bir yapının genelde duvara tosladığı anime sektöründe, Penguen'in inceden hissettirdiği aile, sevgi, kader vb. kavramlarla süslediği anlatısını şimdiye kadar harika bir yönetim çıkarmış ekibiyle birlikte sivrilteceğine dair benim şüphem kalmadı. 2011'in -ve büyük ihtimalle tarihin- en iyi animelerinden biri olmaya aday Penguen bittiğinde belki ardında şimdikinden daha çok soru bırakacaktır ama her sorunun bir yanıtı olmamalı, öyle değil mi?
0 Görüş:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.