• Mawaru Penguin Drum - 15



    Ben de bir an için korkmuştum Penguen istifini bozacak da iki hafta üst üste soru sormak yerine cevap vermekle uğraşacak diye. Geçen haftaki istisnanın ardından yine bir ton soru bizleri karşılıyor. Momoka'yı nihayet görmenin verdiği rahatlık fazla uzun sürmüyor ve hemen ardından yığınla soru ve sorunla beyinlerimize hücum ediliyor. Bir kez daha yapbozun parçalarını birleştirmenin sırası değil.

    Yuri'nin berbat geçen çocukluğuna ve ego delisi babasının kızcağıza yaşattıklarına tanık oluyoruz. Heykeltıraş olan adamın Yuri'ye karşı tavındığı takır bu serideki "aile" kavramının bir parça daha uçlara çekilmiş hali. Penguen'deki aileler nedense çocuklarını piç gibi ortada bırakmaya meraklı yetişkinler. Ringo'nun boşanmış ailesinin ilk bölümlerde kıza yaşattıkları travmayı, kardeşlerin terörist anne-babalarının çocuklara yıllar önce yaşattıkları şoku ve Yuri'nin babasının kızını "sevilebilir" forma sokma çalışmasını düşündüğümüzde hepsi de animeyi sürükleyen karakterlerin şimdiki halleri hakkında yeterli bilgi veriyor. Öte yandan yine alenen söylenmese de fena halde ipucu verilen Yuri'nin cinselliğini, Davut heykeline aşık babanın ne tür "bir operasyon" yaptığıyla tahmin etmek zor olmasa gerek.

    Çok sevilesi bir tatlılıktaki Momoka'nın gelişi ise haftalardır "nedir bu?" diye dört döndüren günlüğün asıl marifetini aydınlatıyor. Kaderi değiştirmeye yarayan günlüğün her kullanımı yanında ufak/büyük bir bedeli de getiriyor. Tavşan kurtarmanın bedeli ufak bir sıyrıkken, bir insanı tarihten silmenin bedelini yanarak ödeyebiliyorsunuz. Dolayısıyla da serinin ana teması yavaş yavaş şekillenmeye başlıyor. Günlüğe sahip olanın elinde sevdiklerini kurtarmak için inanılmaz bir güç bulunuyor. Himari'nin neden sürekli ölümle cebelleştiğini de buna bağlarlarsa şaşırmayacağım.

    Bir de aile kavramıyla ilgili Sanetoshi'nin Kanba'ya yaptığı konuşma oldukça etkili ve kendi içinde pekala mantıklıydı. Serinin bu yöne sapması da muhtemel... gerçi Penguen'in bir yola sapmaktan ziyade tüm otoyolu yeni baştan inşa etmeyi seçeceğine eminim.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi