• Mawaru Penguin Drum - 13



    Süt bebeliğine devam. Parçaları birleştirmenin çok uzağında olduğum Penguen'den bir zihin tecavüzü daha. Artık yönetmenin de ipuçlarını seyircinin kafasını karıştırmak için ortaya savurduğunu düşünmeye başladım. Belli ki teori ürettirip heyecanı ayakta tutmaya çalışacak ve sonunda hiçbir teorinin doğru çıkmadığını zalim kahkahalarıyla bizlere anlatacak. Yine de önemli olan yarışmak diyerek birkaç olta sallandıralım.

    Kardeşlerle oynayan, Himari'yi yeniden dirilten Sanetoshi'nin vakti zamanında kaybettiği sevdiceği (penguen şapkasıyla ortaya çıkan) Ringo'nun merhum ablası Momoka olabilir. Günlüğün diğer yarısının ise Tabuki'de olduğu neredeyse kesinleşti. Ben Yuri'de olduğunu sanmıştım ama günlükle ilgili sekansın hemen ardından Tabuki'yi ekrana getirdiklerinde şüpheye pek mahal bırakmadılar. Tabuki'nin de Momoka'nın arkadaşı olduğunu unutmayalım. Bombalamanın olduğu gün Momoka ile buluşmak için koşturuyordu.

    Neyse ne! Çok da fazla kafa yormanın alemi yok zira verilen ipuçlarını birleştirmek şu raddede beni aşıyor. İki haftadır ekranda beliren kara tavşanlar ortalığı zaten iyice Lynch filmine çevirdiler. Elmalar, tavşanlar... Bu işin de sonu Alice Harikalar Diyarında'ya bağlanacak gibi.

    0 Görüş:

    Yorum Gönder

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi