• Guilty Crown - 1



    Production I.G. ile sezonluk süreçte "nasıl açılış bölümü çekilir" derslerine hoşgeldik. Sezon boyunca şimdiye kadarki en göz alıcı başlangıcı yapan Guilty Crown, prodüksiyonuna ne kadar büyük bir bütçe ayrıldığını durmaksızın yaşattığı aksiyonla gösteriyor. İlk saniyesinden bitimine kadar hiperaktif bir çocuk gibi asla yerinde durmuyor. Peki ya senaryosu?

    İşte o kısım beni hayal kırıklığına uğrattı. Ciddi mantık hatalarını (Inori'yi almaya gelenler neden Shu'yu bırakıyor, Gai neden daha yeni gördüğü Shu'dan anahtarı almıyor vb.) bir kenara bırakacak olursak serinin hikayesinin de pek özgün olduğunu söyleyemeyiz. Karakterleri benzer türdeki (post-apokaliptik dünyada geçen aksiyon) diğer animelerden ayıran fazla özellik göremedim. Başrolde sonradan arap atı gibi açılıp yardıracak ezik bir oğlan ve onun yancısı olsun diye kondurulmuş hoş bir hatun. Teröristler aslında terörist değil, ülkenin asıl kahramanları. Hükümet de hükümet değil, monarşinin bir başka tezahürü. Son iki cümle şimdilik yalnızca birer tahminden ibaret ama hadi... hepimiz bunun böyle olacağını biliyoruz.

    Genetik, virüs, büyük felaket gibi bir başka klişenin arkasına örülmüş atmosferi yaratıcı bir teknoloji, ilginç silahlar, dev robotlar besliyor. Eh, bu stratejiyi de daha önce pek çok kereler izlemişizdir. Kısacası ilk bölümün bende bıraktığı etki harika bir animasyon, gayet çeşitli bir müzik seçkisi ve sıradan bir senaryo. 2 cour (24-26 bölüm) sürecek bir anime için animasyonun değil de senaryonun ön planda olması gerek sanki. İlk bölüm ne kadar göz alıcı olsa da serinin devamı için alarm işareti verdi, dilerim yanılan ben olurum da hikayeyi iyice detaylandırıp sadece görsele önem vermediklerini kanıtlarlar.

    2 Görüş:

    1. Mantık hatasından çok Shu'nun gizli bir geçmişi var kendiside bilmiyor .

      Geçmişte Funeral House ile bir bağlantısı olmasından şüpheleniyorum ^^

      Animasyon,müzik çok güzeldi Geass'la benzerlikler olsada bu serinin farkını ortaya koymasını umuyorum +++romantizm olsunda

      YanıtlaSil
    2. Hmm, eğer dediğin gibi bir detay açıklanırsa ben afiyetle bu laflarımı yutarım. İlk bölüm bana uzun bir karakter gelişiminin tamamlanması gibi geldi. Esas oğlan aynı bölüm içinde önce ezildi, sonra da devleşti. Aoi Bungaku'daki yönetmenlerden biri projenin başında olduğu için el mahkum takip edeceğim sonuna kadar. Zamanla severim belki.

      YanıtlaSil

    Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.

     

    Neden?

    Küçükken gazetelerin verdiği "noktaları birleştir" oyununu çözerdik, hatırlar mısınız? Noktaları birleştirdiğimizde bir hayvanın veya nesnenin şekli ortaya çıkardı. Edebiyatta bu noktalar darmadağındır. Okur bu noktaları istediği gibi birleştirir, yeni şekiller meydana getirip istediğini elde edebilir. Buna "özgür algı" diyorum. Sinemada ise bu noktalar zaten yönetmen tarafından birleştirilip içi de boyanmış bir şekilde önünüze sunulur. Siz perdede bir insan gördüğünüzde bu insanın gerçekten var olduğunu ve oyunculuk yaptığını bilirsiniz. Dolayısıyla beyniniz anlatılan konuyu bu insanın üzerinden yorumlamaya güdülenir ve anlatılanlar hangi türde (korku/fantastik/drama/komedi vb.) olursa olsun sizin aklınız senaryo aşamasında yazılan metni (edebiyat) yönetmenin anlatımında idrak etmeye yönelir. Buna da "tarifeli algı" diyorum.

    Animasyonda ise bu noktalar birleştirilmiş olmalarına rağmen içleri bomboştur. Meydana getirilmiş şeklin neyi sembolize edeceğine karar vermek sizin seçiminizdedir. Bir insanı izlerken onun yaşayan bir varlık, oyunculuk yapan bir aktör olmadığının bilincindesinizdir. Gördüklerinizin hiçbirinin gerçek olmadığını bilir, hepsinin bir çizerin elinden ekrana yansıdığının farkında olarak izlemeye devam edersiniz. Bu anlatım tekniği de anlatılan konuyla yakınlaşmanızı kolaylaştırır. Edebiyat kadar özgür olmasa da izleyiciyi sinemadan çok daha serbest bırakmakta ve hikayeyi ön plana çıkarmayı başarmaktadır. Buna henüz bir isim bulamadım, zaten bu yüzden izliyorum.

    Followers

    Sugoi